- Hey Enes! Buralarda mısın?
- Evet buralardayım noldu MeneS. Yine bir derdin mi var yoksa?
- Evet. Hem de nasıl. Bir ayı ile güreştim ve yenildim. Londra Olimpiyatlarına gidemeyeceğim.
- =,( üzüldüm lan.
- Ciddi olduğumu düşünmüyorsun umarım?
- Düşünmüştüm aslında. Safım diye beni mi kandırıyorsun sen?
- Evet. Bunca yıldır safım diye kandırılan hep ben mi olacağım yani?
- Eee niye geldin onu söyle bakalım?
- Ne demek niye geldin? Kendi arazime girerken , nöbetçiden izin mi alacağım?
- Sakin ol şampiyon. Napıyon bakalım tatilde?
- Vallahi bugüne kadar depresyonda takılıyorum işte. Bundan sonra da ne kadar gider bilmiyorum.
- Sanki canının yarısını kaybetmiş gibi konuşuyorsun biliyor musun? Benim bir tuvalet kağıdı olarak çalışan arkadaşım vardı. Bir günlük mesaiden sonra o da böyle söylemişti. Yarısı gitmişti onun da =(
- Çap olarak mı uzunluk olarak mı?
- Bak onu sormamıştm. Depresyonda bile ayrıntılara takılıyorum diyorsun yani.
- Yoo, öyle demiyorum. Dedim mi? Hayır , demedim.
- ...
- İki haftalık beyinsizlik sürecinden sonra tekrar kafayı kullanmaya karar verdim bak. İkinci Dünya Savaşı'nı anlatan kitapta not alarak ilerlemeye devam ediyorum mesela. Sonraaaa, bugün biraz org çalıştım. İlginçtir ki, hızlı ilerliyorum sayılır , kendime göre tabi.
- Güzel rapor veriyorsun sen biliyor musun? Resim filan da çizdin azıcık, facebook'taki ajanlarım söyledi bana.
- Ajan dediğin teyzen değil mi be?
- Undercover çalışıyor işte oğlum.
- Peki , öyle olsun. Biliyor musun, yukarıda yazdıklarıma bakınca ve birazcık da düşününce, kendimi çok salak bir kalıba soktuğumu farkettim.
- Nasıl yani?
- Org çalmaya çalışan, azıcık resim çizebilen, azıcık da kitap okuyon, bol miktarda kitap okuyan biriyim ben. Kendimi böyle tanımlayabildiğimi gördüm. Rahatsız oldum açıkçası. Yanlış değil mi?
- Tabi , yanlış.
- Lan sen de ne muti çıktın he.
- O zaman doğru.
- Sen benden de beyinsizsin.
- Ben, senim.
- Geçiyorum bu olayı. Bak bir de ne diyeceğim. Ayrılığımı bilen bir arkadaşım, bana dün bir şarkı attı. Al şunu dinle de ağla dedi, dinledim, ağladım. Uyumadan önce çok kötü oldum. (http://www.youtube.com/watch?v=ST0jFuz3pZI)
- Benim duygularım yok ki , ben ağlamam.
- Benim var. Hatta sana benziyorum gittikçe. Bu yüzden de dertliyim. Biliyor musun, aylardan beri hissetiğim tüm duygular azalıyor. Böyle bir şeyin insana dert olması da çok garip değil mi? Psikolojik bir hastalık değil mi bu sence?
- Ben anlamam ki.
- Ama nasıl anlamazsın ki? Bak daha az sevinmeye, daha az kızmaya, daha az üzülmeye, daha az sevmeye başlıyorsun.
- Ben anlamam ki.
- Hatta saçma sapan şeyler yapıyorsun. İnsanlara çok sevdiğini söylemeyeceğin için doğal olarak, sağa sola yazmaya başlıyorsun bunu. Günlük tutuyorsun. Onun içine insanları ne kadar çok sevdiğini yazıyorsun. Arkadaşlarını, dostlarını , anneni, babanı. Onu seviyorum, bunu seviyorum diye. Günümüz bakış açısı ile "kız" gibi değil mi? Erkeğe yüklenilen duygusuzluk ve güçlülük imajındansa, kızsı bir sevgi dolu imajını tercih ederim açıkçası. Tercih de ediyorum, ama elimden kayıyor. Hala da durdurmak için hiçbir şey yapamıyorum.
- Büyümek olmasın bu?
- Büyümek değil bu. Duyguların azalmaz büyüyünce. Fikirlerin olgunlaşır, tercihe göre de davranışların.
- E anlat insanlara yardım etsinler sana.
- Utanıyorum. Kimseye söyleyemediğim için buraya yazıyorum zaten. Sen bilmessin belki ama, konuşmak yazmaktan çok daha zor. Kime söyleyeceğim ki, ben duygularımı kaybediyorum diye. Buraya yazmam bile komik aslında. İşte bu yüzden, bana yakın olmamalı bir insan. Böyle düşünüyorum. Ne kadar hastalıklı değil mi?
- Kesinlikle öyle.
- Eğer şimdi kimse ile yakınlık kurmazsam, gelecekte de o insanı duygusal olarak tatmin etme sorumluluğum olmaz. Böylece kimse, normalde olmayacak olan bir mutsuzluğu yüklenmek zorunda kalmaz.
- Çok saçmaymış.
- Evet, ne yazık ki.
- Dertliymişsin be.
- Benimki dert mi ? Yemek bulamayan insanlar da var.Böyle derde can kurban. Haydi gideyim ben, görüşürüz.
- Haydi bakalım
30 Haziran 2012 Cumartesi
Oyunlara o kadar çok vakit ayırıyorum ki , yaşadığımı ve bir beynimin olduğunu unutmuşum. Biraz org çalışma zamanı. Çalışacağım şey ise : http://www.youtube.com/watch?v=5PQCdSqZnBI. Önceden basit versiyonunu biliyordum. İlerletme zamanı. Acaba kaç haftaya bitecek ehuah
27 Haziran 2012 Çarşamba
Saçma bir huyum var. Çizdiğim resimlere, oturup (tercih meselesi) dakikalarca bakabiliyorum. İnsanlar kitap yazdıklarında da aynısını yapabiliyorlar mı acaba? Müzik besteleyip aynı şeyi defalarca dinliyorlar mıdır? Bilemeyeceğim. Ama emeğin ve aklın ürününe bakmak, insanın içini bir güzel yapıyor orası kesin. Mesela Diablo 3'deki ayrıntı dolu çevre grafiklerine baktıkça, emeği görebiliyorum ve takdir ediyorum.
Diablo 3...
...
Diablo 3...
...
Tatil
Yaz geldi geleli, şöyle kendimi kumsala atsam, denizin tadını çıkarsam diyordum. Yüzüme (yani burnuma) güneş kremini sürüp de şöyle bir uzansam diyordum. Parmak arası terliklerimle şap şup yürüyüp, ayak parmaklarım arasına kaçan kumlara küfretsem diyordum. Bu güzel havanın tadını evde tıkılarak geçirmeyeyim diyordum.
...
Tabi bunların hiçbiri doğru değil (burnumun büyük olduğu kısım hariç. Sizi temin ederim ki burnum büyük. Hayır, mecazi anlamda değil). Benim için tatil eve tıkılıp hiçbir sorumluluk üstlenmeden pineklemektir. Şöyle bir dönüp geçmişe baktığımda (burnum yüzünden dönmek zor oluyor da), deniz-kumsal-güneş üçlüsünü arzulamamışım gibi duruyor hiç. Bu böyle yazıyor yazıyor, nereye bağlanacak acaba diye merak edenler, en yakın itfaiyeye başvursun. İtfaiye hortumu ile ıslansınlar.
Nedir bu yaygaranın sebebi? Yaptığım en güzel tatil.
Onun ayrıntısına girmeye gerek yok. Ama tatilin en güzel kısmı ise renkli Kavrazlı ailesi ile haşır neşir olmaktı.
Bu arada tatilde depresyonda olduğumu farkettim ehuhea. Hala kendi kendime gülüyorum felan.
Küçük Zafer : Bugün ilk kez, tersten okununca farklı, düzden okununca farklı isim gösteren bişeyler çizdim. Çok mutluyum. Yihu. Tamam tamam, o kadar değil.
26 Haziran 2012 Salı
18 Haziran 2012 Pazartesi
16 Haziran 2012 Cumartesi
Belleğin İzinde - Daniel L. Schancter (2. kısım)
Kalan kısmı yazmaya devam ediyorum ve bu yaz sezonunun ilk yazısını yazmış bulunuyorum.
- (AMNEZİ konusuna girdik, hayırlı olsun.) Hipokampüs + amigdala + temporal korteks hasarı ağır amneziye yol açarken, amigdala + hipokampüs hasarı daha hafif bir amneziye yol açar. (Protip : temporal korteks önemli ehuah)
- Mishkin'in çalışmalarından (buralarda Mishkin denen bir hıyar varmış!) : Amigdala + hipokampüs hasarına sahip maymunların , nesne algılaması ve göreve ilişkin kuralların öğrenilmesinde sorun yaşamadığı ama çok unutkan oldukları görülmüştür (Mishkin'in maymun, nesne, yeni nesne deneyi)
- Ensefalitler de amnezi yapabilir. Orta lobdaki hasara binayen.
- Entarhinal korteks deneyimlerin farklı yönleriyle ilgilenen yerlerden gelen bilgileri, hipokampüs , amigdala diensefalona gönderir. Hasarında bu açık bellek yapıcı birimlere az bilgi gideceği için, açık bellek oluşturulamaz. (Klavyede hipokampüs yazmak çok zor yahu. Bugüne kadarki tüm klavye yazı birikimimi kullanmak zorunda kaldığımı hissediyorum yazarken.)
- Yani özet (demişim) : orta temporal lob hasarına sahip insanlar uzun zaman önceki olayları hatırlarlar, ama beyin hasarı öncesi yakın geçmişteki olayları hatırlayamazlar. Ama hasar kortekslere (depo, anımasama) yayılırsa çok daha derin amnezi olur.
- Aletlere dayalı bilgi, hareketler ve eylemlerle ilgili olan kısımlara dayanır.
- Anterior kommunikan arter anevrizmasının "patlaması" sonucu amnezi olabilir.
- Amnezi olup da konfobulasyon üreten hastaların çoğu, durumlarının farkında değildir.
- (ÖRTÜK BELLEK ile ilgili bundan sonrası. Çok enteresan bence. Okuyun yani. Ben "Oku" dediğim için de başka konuya geçerseniz yazıkları olsun size. Demet Akalın şarkılarına maruz kalın inşallah) Örtük bellek : bir olay, deneyimi direk hatırlamasak bile oradan edindiğimiz tecrübeden farkında olmadan yararlanma durumudur.
- Beatles üyesi George Harrison'un 1970'te bestelediği "My Sweet Lord" şarkısının melodisi, The Chiffans'ın 1962 tarihli "He's so Fire"in neredeyse aynısıydı. Harrison hak ihlalinden yargılandı.
- Freud , Berlinli Fizikçi Hiess ile görüşlerini paylaşıp onay alma ihtiyaı duyuyordu. Freud, herkesin biseksüel olduğu görüşünü bildirmek için Hiess'e gedliğinde, Hiess aynı görüşü 2 sene önce Freud'a söylediğini söyledi. Freud da (tabi ki) bunu reddetti.
- Orta temporal bölgesi hasar görmüş veya ameliyat sırasında anestezik madde ile uyutulmuş insanlar, hatırlamadıkları deneyimlerden etkilenirler.
- 6.sınıfa giden bir çocuk, herhangi bir listeyi 1.sınıfa giden çocuktan daha fazla hatırlar. Ama iki çocukta da hazırlama neredeyse aynı düzeydedir. (Burada "hazırlama" kavramı üzerine oldukça çok düşündüm. Sonuçta kitabı kaybettim ve o kavramı bulamam ehaueah. Muhtemelen, beynin, o bilgileri hatırlama için bilgileri elden geçirme sürecini anlatıyor.
- Prosopagnozi (yüzleri tanıyamama durumu) hastaları tanımadıkları yüzler ile ilgili örtük belleğe sahiptir.
- Hazırlama, kavramlardan ziyade algılarla ilgilidir.
- Görme , duymaya göre daha etkili bir hazırlama sağlar. (Ben o yüzden hocalarda dinleyerek öğrenemiyorum bir şey ehaueuah. Gerçi 3 kere okuduktan sonra da öğrenemiyorum. Nasıl oluyor bu iş? Yardım edin memedali bey)
- Farklı zamanlardan , farklı yerlerde gösterilen aynı kelimeleri arasındaki büyük-küçük harf farkı, yazı tipi farklılığının hazırlamayı güçsüzleştirdiği bazı deneylerde görülmüştür. (Demek ki neymiş, tek nottan çalışacakmışsın =P)
- Bir kelime görmek oksipital lobu aktifleştirirken, onun anlamını düşünmek temporal ve frontal lobları aktifleştirir. (oksipital lob, görme ile ilgili lobdur. Duyuralım.)
- Yeni nesnelere ilişkin hatırlama, insanlar bu nesneleri sözel olarak etiketledikleri için gerçekleşmez. ("Kullanırsan daha iyi öğrenirsin" geyiği)
- ATS - Algısal Temsil Sistemi. Kelime ve nesnelerin biçim ve yapısını inceler, öğrenir ama nesnelerin ne için kullanıldıklarını "bilmez". Bunu bilen de, semantik bellektir.
- Yargılarımız üzerinde de örtük etkiler olabilir. (Verdiğimiz bir kararı irademiz ile verdiğimizi düşünürken, geçmişteki tecrübeden yola çıkarak o sonuca vardığımızı bilmeyiz bile. Acı. Biz insanlar çok zavallı yaratıklarız.)
- İnsanlar bir kaç dakika önce göz attıkları ilandaki ürünleri tercih etme eğilimindedirler.
- İnsanlar kendilerini etki altında bırakan şeylerin farkında olurlarsa, zihinsel kirlenmenin bir nebze olsun önüne geçilebilir. (Kulağımızda küpe olsun. Hayatımızda "reklam" ile ilgili herşeye bakarken)
- ( Örük belleğin bir güzel yanı da, eğer gerekli bölge hasar görmediyse, amnezik kişiye bir iş öğretebilmenizi sağlıyor. O kişi, bu işi nasıl öğrendiğini hatırlamasa bile , basit taslaklar üzerinden bu işi yürütebiliyor. Candır.)
- ( DUYGUSAL ANILAR ) Flaş anılar da normal anılar gibi zamanın etkisinden muaf değildir. Doğruluğundan emin olsak bile. (Flaş anılardan kasıt, bizim için önemli olayların anıları. Annemizin, babamızın vefat edişi, geçirdiğimiz trafik kazası...)
- Silaha odaklanma olgusu : Silahın görünür olduğu suça tanık olanlar silah ile ilgili ayrıntıları çok iyi hatırlarken odak daralması yüzünden diğer ayrıntılar pek iyi kodlanmaz.
- Depresif insanlar günlük olayları kötümser bir filtreden geçirerek kodlama eğilimindedirler. PET çalışmalarında sol frontal lobun zayıfladığı görüşmüştür.
- Ruh haliyele tutarlı anımasama : Kişi mutsuzken, başarısızlık ve reddedilme duygularını hatırlaması daha kolay olur. Tersi de geçerli.
- Amigdalasız hayvanlar korku uyaranı ile birlikte verilen sesten korkmayı öğrenemezler. (vay amigdalasızlar!)
- Duygusal koşullanma amigdalada olur ve açık bilgiden bağımsız olarak işleme tabi tutulurlar. (duygular ayrıyaten filtreden geçiyor demek ki? Eyimiş.)
- Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda bir hayvan bir işi öğrendikten hemen sonra adrenalin gibi bir stres bağlantılı hormon verildiğinde o işle ilgili bilginin sağlamlaştığı görülür. (Niye hayvanlar üzerinde deney yapıyorsunuz ki. Ben Dahiliye sözlülerinde, sözlü esnasında öğrendiğim şeyleri hiç unutmuyorum mesela. Pre-senkopluk durum bile bunu engellemiyor.)
- ( PSİKOJENİK AMNEZİ ) Füg : kişinin ansızın evinden ve işinden kaçmasıyla, temel becerilerini koruyarak başka bir yerde yeni bir isimle yaşamaya başlaması ile tanımlanan geçici hafıza kaybı. (Oha diyorum sayın seyirciler)
- Cinayetten adam öldürme suçundan yargılananların %26 suçu işlediklerini hatırlamadığını söyler. ("Bunu bilmek için bilim adamı olmaya gerek yok." Ama kitapta çeşitli filtrelerden geçirerek bu rakamı söylüyordu sanırım.)
- 2.Dünya Savaşında Bay A, yakın menzilden bir çok kişiyi öldürmüş bir askerdi. Hatta bir talihsizlik sonucu asker üniforması içinde oyun oynayan bir kaç ergen de öldürmüştür. Savaştan sonra hiçbir psikolojik sorun yaşamadı. Ama emekli olduktan sonra (1976) savaştaki anıları rahatsız edici bir biçimde geri döndü.
- (Yukarıdaki ile bağlantılı olarak) Yıllar boyunca uyku halindeki travmalar yeni bir travmatik stres ile ortaya çıkabilir.
- Jacobs ve Nodel'in 1985'teki çalışmasına göre : Koşullama yolu ile bir sesten korkmayı öğrenmiş fareler bir kaç hafta sonra bu sesi unutmaktadırlar. Ancak ayrı bir stres koşulu - elektroşok, hormon- ile uyarıldıktan sonra (sesten bağımsız olarak galiba) , bu sesleri duyunca tekrar korkmuşlardır.
- Çözülme kişinin anılarını silmez. Sadece travma veya stres ile tetiklenerek gemişin, hastanın bilinci ile olan bağlantısını koparır. Buradan yola çıkarak, amnezi hastalarındaki fonksiyonel örtük belleğin, bu bariyerler arasından sızan bilgi olduğu söylenebilir.
- İşlevsel amneziye ilişkin diğer bakış açısı Freud'un "bastırma" fikrindedir. Temel işlev, kişiliği tehdit edecek anılardan korunmaktır. Bu da anıların silinmesine sebep olmaz (sadece arka plana itilir anılar.) Freud'a göre psikojenik amnzei, yoğun bastırmanın ürünüdür.
- Nöronlar birbirlerini uyardıkları gibi, inhibe de edebilirler. Buna "ketleme" denir. Eğer bu olmasaydı düşünce dünyamız kaotik bir yer olurdu. (Her olayı hatırlamak, her "kötü" olayı hatırlamak, korkunç bir şey olsa gerek.)
- Bir şey üzerinde dikkat toplamak, öteki "şeylerle" ilgili bilgiye ket vurma anlamına gelir.
- Aşırı glukokortikoid salgısı hipokampüsteki nöronlara zarar verir. (Cushing!)
- ( YAŞLILARIN HİKAYELERİ ) Yaşlanmaya bağlı frontal hasar çok olmaktadır. Hatırlamaya bağlı bir bölge olduğu için de, ileri yaşlarda hatırlama zorluğuna bir dayanak oluşturabilir.
- Ronald Reagan 1980 seçim kampanyasında : 2. Dünya Savaşıyla ilgili bir hikaye anlattı. Uçağı vurulan ekibe atlamalarını söyleyen pilotun yanında kalan ağır yaralı gencin hikayesiydi bu. Pilot, ağır yaralı olduğu için atlayamayan yaralıya "Aldırma, uçağı beraber indireceğiz" diyordu. Daha sonra bu sahnenin "A Wing and a Prayer" filminden olduğu ortaya çıktı. Belli ki Ronal Reagan kaynak amnezisi yaşıyordur. (Yani bilgiyi hatırlıyor , ama nereden geldiğini hatırlamıyordu. Gazeteden duyduğu bir haberi , sanki eşi anlatmış sanıyordu mesela.)
- Kayak bilgi geyiği de frontal loba dayanır. (Kitabın sonlarında doğru parmaklarım artık yazmakta zorlandığı için "geyik" diyerek geçmişim. Bir domates kadar bilimsel)
- Semantik bellek yaşlanmadan pek etkilenmez, örtük bellek de aynı biçimde. ( Semantik bellek, yukarıda da geçtiği üzere "eşyaların ne işe yaradığı" ile ilgili bellekti. Örtük belleğin etkilenmemesini de, bilge yaşlılar şekilnde yorumlayabiliriz. Yorumladık.)
Evet efendim. Kitap bitmiştir. Hayırlı olsun. Şimdi komikli kedili video izleyelim bari.
2 Haziran 2012 Cumartesi
Buyuk Pismanliklar
Hayatimda en cok pisman oldugum bir kac sey var.
- Lisede, her gun 2 saat serviste yolculuk ederken mal mal disariyi seyretmem. İnsan alir kitap okur degil mi salak?! Evine gidince oynayacagin oyunu dusuncegine, oyunlardaki guzel kizlari dusuncegine, ogle yemegine yiycegin snitzeli dusuncegine, alacagin bilgisayarin hayallerini kuracagina, ac Dostoyevski oku. Hiyar. Dangalak.
- Bir de ikinci siniftaki halime sunu derdim : Fizyolojiyi ogren. Simdi hem dahiliye hem de ayni zamanda fizyoloji kasiyorum. Lanet olsun.
- Lisede, her gun 2 saat serviste yolculuk ederken mal mal disariyi seyretmem. İnsan alir kitap okur degil mi salak?! Evine gidince oynayacagin oyunu dusuncegine, oyunlardaki guzel kizlari dusuncegine, ogle yemegine yiycegin snitzeli dusuncegine, alacagin bilgisayarin hayallerini kuracagina, ac Dostoyevski oku. Hiyar. Dangalak.
- Bir de ikinci siniftaki halime sunu derdim : Fizyolojiyi ogren. Simdi hem dahiliye hem de ayni zamanda fizyoloji kasiyorum. Lanet olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)