-Neredesin Enes? Çok canım sıkıldı. Gel seninle iki kelam edelim.
-Gelmeyeceğim.
-Geldin.
-Zihnine psişik mesajlar gönderiyorum.
-Sen yapamazsın ki. Ben küçükken zihnimin önüne kalkanları çektim.
-Küçükken yaptığın için etkili olmuyorlar işte.
-Son kullanma tarihleri yoktu ne yazık ki.
-Öf ne diyeceksen de uğraştırma beni.
-Bir şey diyeceğimden değil. Zevkine buradayım. Bugünüm çok güzeldi mesela onu anlatayım.
-Anlatma.
-Hevesini kursağında bırakacağıma bir tabak dolusu hoparlör plastiği yemeği tercih ederim. O yüzden anlatayım. Sabah kalktım , kitap okudum.
-Ne kadar da güzel başlamış günün. Bu blogda nöbetçi oldum olalı böyle sabah görmemişti bytelarım.
-Öyle deme bence pekala çok güzel! Sonra da bilgisayar oynadım, Diablo oynadım biraz.
-Deme! Bak sen neler de yapmış!
-Sonra da org çalıştım azıcık. 4.parçamı öğrenmeye başladım. Çok zor değil, ama kulağa çok güzel geliyor. Sanki Beethoven "Tereyeğından Çekilen Kıl" adında parça bestelemiş. Akıp gidiyor kulakta.
-Tereyağından daha önce kıl çektiğini sanmıyorum ve kullandığın atasözünü kendine bile kanıtlamadığını varsayıyorum.
-Konuyu çok ayrı yerlere çekiyorsun.
-Bir şeyler çeken ya da Beethoven'a çektiren sensin.
-Konuşma. Sonra da biraz dinlendim, uzandım yatakta. Sonra da iftar filan. Arada Kuran mealine baktım azıcık. Son günlerde bakma gereği duyuyorum. Bir sürü kitap okuyup , onu okumamış olmak insana kendini biraz aptal hissetiriyor.
-Benim tanrım yok MeneS.
-Senin tanrın Google.
-Doğrudur.
-Nasılmış günüm?
-Yararlı bir şeyler yaptığını varsayarak güzel geçirdiğini düşünüyorsun gününü.
-Evet nolmuş?
-En son ne zaman dışarı çıktın?
-İki gün önce yan komşuya iftara gittik.
-...
-Ama Ramazan, üstelik hava da sıcak.
-Kandırmaya çalışıyorsun beni ama yemem.
-Yemezsen yeme be, istemiyorum dışarı çıkmak nolacak yani. Ev kuşuyum ben. Dinozorların etçilleri ne kadar etçilse, ben de kafesteki muhabbet kuşu kadar kafesimde yaşıyorum. Hem ne yapayım Ramazan'da? Üsküdar'a ya da Kadıköy'e inmek istesem otobüste pişmiş -pişmek üzere olan- ineğe dönerim.
-Sizin yaşam düzleminizde inekleri pişiriyorlar mı?
-Evet inekleri direkt olarak kazanların içine atıp pişiriyoruz. İneklerin kesafetinden geçilmiyor, o yüzden acıktığımız zaman atıyoruz kazana gidiyorlar.
-Enteresan. Daha neleriniz var orada?
-Mesela herkes bahçesinde gergedan besler.
-Buna inanmadım. Kesin önceki söylediğinde yalandı.
-Öyle deme, bizim evin içinde konuşan mısır koçanları bile var.
-O koca kafadan ben de istiyorum. İçindekileri bu siteye koyacağım.
-E ben de onu yapıyorum.
-Sen taksit taksit yapıyorsun. Ben peşinen kopyala / yapıştır yapacağım.
-Hayır oğlum. Bak sana planımı söyleyeyim : Gittikçe takipçi sayımızı arttıracağız. Şimdiye kadar çok başarılı gitmiyoruz belli ki. Ama zamanla 70 milyon bizi takip edecek. İnsanlar artık televizyonda, tartışma programlarında "70 milyon izliyor" bizi demeyecek. Koskoca bir maviyoğurt bizi izliyor diyecek. İşte o zaman, Google Reklamlar'a üye yapacağım siteyi.
-Sonra?
-Sonra da her giren için para kazanacağım... kazanacağız! 70 milyon kişi girecek siteye. Çok deli para kasacağım. Sonunda dileğimi gerçekleştireceğim : Tüm kaplaması insan bıyıklarından yapılmış pembe panjurlu evi alev makinası ile yakacağım. Üstelik bunu satın aldığım Boğaziçi Köprsünün ortasında yapacağım. Tabi ki de, Boğaziçi'ne gitmek için, FSM'den (onu da satın almış oluyorum o zamana kadar) paraşütle sudaki hız teknesine atlayacağım. Oradan Boğaziçinin altına gidip, Batman oyuncaklarından biri ile köprüye "fırlayacağım". Sonra da Körfez'deki petrol kuyularımdan çıkarttığım petrolden elde edilmiş benzin ile doldurulmuş, el yapımı Lamborghini marka Flamethrower ile hayalimi gerçekleştireceğim.
-Her şey mantıklı. Ama bir sorum var : Lamborghini Flamethrower üretmiyor ki?
-A bak onu hiç düşünmemiştim. Onu satın almaya da param yetmez üstelik bu kadar şeyden sonra. Neyse buluruz bir şeyler. Her şey kusursuz olmak zorunda değil ya.
-O kadar paran olduktan sonra beni de burada nöbetçi tutacak mısın?
-Hayır tabi ki de! Müflis adam seni. Seni gönderip, yüzünde en güzelinden çilleri olan ve kızıl / turuncu saçlı nöbetçi kadınlar alacağım buraya. Sonra onları paranın kölesi yapacağım, sonra da kendi kölem.
-Ne hayaller varmış ama...
-Sen hayal san. İşçileri ayarladım bile. Tek ihtiyacım olan para.
-Zaten tek ihtiyacımız olan biraz para ve zaman değil midir her zaman?
-Ne beylik laflar lan bunlar? Gerçek hayatta kimse dizilerde konuşulduğu gibi konuşulmaz bilmiyor musun sen?
-Biliyorum. Zaten iki kişinin bildiği sır değildir MeneS.
-Bu yazının sonu gelmeye başladı sanki?
-Sonunu düşünen, kahraman olamaz.
-Deliliğimin akislerini senin üzerinde görmek beni korkuttu.
-Korkunu yenmek için onun üzerine gitmelisin MeneS.
-Ne diyorsun sen Allah aşkına?
-Ne dediğim önemli değil, nasıl dediğim önemli.
-Nasıl dediğin belli zaten. Ne dediğin belli değil?
-Nasıl dediğim de önemli değil, ne anladığın önemli.
-Ben seni çok seviyorum Enes. Hiç bırakma bu siteyi. Olur mu?
-Olur MeneS. Ama kızıl / turuncu saçlı "chick"ler karşısında pek şansım yok.
-Seni çaycı yaparım lan , üzülme.