-Höyt!
-Böhöyt!
-Selamün aleyküm blog milletinin insanları.
-Çoğul eki kullanmanın sebebi nedir? Burada bir tek ben varım.
-Severim çoğul eki kullanmayı. Boş zamanlarımda sık sık çoğul eki kullanırım.
-Allah arttırsın ne diyeyim.
-Amin amin. Ne haber bakalım?
-Oturuyorum blog'da. Geleni geçeni dikizliyorum.
-Hadi ya, çok mu gelen var?
-Öyle arada uğruyorlar.
-Pasta masta bir şey ikram et bari.
-Ne diyorsun sen yea?! Verdin de mi ikram etmedik? Sayfandaki zaten nereden tutsam elimde kalacak aklının ve deliliğin tezahürlerini görüyoruz.
-Aaa lütfen deliliğime laf etme! Nereden tutsan elinde kalmaz bir kere.
-Onu aklını nitelemek için kullanmıştım.
-Senle konuşmayalı dilin uzamış, özgüvenin gelişmiş.
-Kişisel gelişim kitabı okuyorum.
-"Self help book for self helpless" diyorsun yani?
-Reddediyorum.
-Et.
-...
-Bak ne için gelmiştim ben, anlatacak şeylerim var.
-Dinleyecek birilerin yok ki buraya geliyorsun herhalde? "Self talk for friendless" diyorsun yani?
-Hayır.
-Peki.
-İki gün önce direksiyon dersim vardı. Ali abi vardı eğitmenim. Be...
-Dur tahmin edeyim, nasıl vites değiştirileceğini öğretti?
- -_- Bazen seninle nede konuştuğumu anlamıyorum.
-Ben anlamana yardımcı olayım mı?
-Hayır. Demek istediğim, adam gitti ilk derste otoyola çıkarttı beni. Normalde bir aracı 100 km/saat hızla sürmek benim için korkutucu iken, bir ara ibreye baktığımda 100'ü geçmişti çoktan. Direksiyon hakimiyetim ve arabaya güvenim oldukça, saçma sapan hızlara çıkılmadığı sürece farketmiyor sanırım.
-Aferin sana.
-Evet, aferin bana. Geçmem gereken bir engeldi. Araba sürerken devamlı kafamdan öteki insanlar geçer diye korkuyordum. Ya çarparsam, ya ezersem birini... Aşması çok basitmiş. O insanların da aklı var, belli başlı hödükler dışında kimse yola atlamıyor veya salakça fren yapmıyor.
-Aferin sana.
-Allah belanı versin senin.
-Daha neyden bahsedecektin?
-Bugün histeroskopi gördüm. Sırasıyla iki kadın girdi odaya inceleme için. İkisi de çok bağırdı. Dizlerimin bağı çözüldü diyebilirim.
-Eee?
-Öyle işte. Sonra sonra, ne oldu biliyor musun? Bir arkadaşımla, 4.sınıf dahiliye dersi düzeninden bahsediyorduk. Daha doğrusu o bahsediyor ben dinliyordum. Sonra birden hemen yanımıza oturan -oldukça güzel- bir kız, konuya atladı. An mı kolluyordur nedir, anlamadım. Bize işlerin asıl yüzünü filan anlattı. Gözlerinde kayboldum diyebilirim. Tabi ki, tavlamaya girişmedim ne haddime ehuah. Ama izlemesi ve dinlemesi oldukça keyifli bir hanımefendiydi. 4.sınıf kardiyoloji sınavından 80 alan bir ablamızmış. Saygım daha da arttı. Hem güzel, hem akıllı. Var mı böylesi efendim?
-Sonra noldu?
-Öyle konuştuk ne olacaktı ki?
-E kıza bir şey demedin mi? Yazmadın mı kıza?
-Hee oldu, her fiziksel olarak güzel kıza gidip yazayım. Azıcık edep ya hu.
-Ben olsam yazardım.
-Aferin sana. Ben sadece yemek bitene kadar dinlediklerini can kulağı ile dinledim, kötü niyet olmadan yüzünün o ince hatlarını inceledim.
-İyi yapmışsın.
-Sonra da Migros'tan eve erzak aldım.
-Niye firmanın adını söylüyorsun ki kapitalist kölesi? Para mı aldın itiraf et.
-Evet, itiraf ediyorum. Karşlığında da bana migros kart verdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder