16 Ağustos 2012 Perşembe

- Hep sen mi beni çağıracaksın bir kere de ben seni çağırıyorum MeneS.
- Geldim işte bak. Bilgisayar başındayım ya, hemen ulaşabiliyorsun bana.
- Başka bir şey yaptığın mı var zaten?
- Kitap okuyorum.
- Zavallısın sen. En son ne zaman dışarı çıktığını bile bilmiyorsun.
- Sebebim yok ki.
- Sen savdın sebepleri başından. Kendine eve hapsederek ne elde edeceksin ki? Oturup okuduğun kitaplar, öğrendiğin notalar ile ne yapacaksın? Kimle paylaşıyorsun ki gecenin karanlığından başka? Çizdiğin resimleri orijinallerini gösterebilceğin kim var? Sadece Facebook'a koyarsın o kadar.
- Öyle deme.
- Öyle derim. 3 raf dolusu kitap kitap biriktirmişsin 1 yıl boyunca. Eee? Sevgi ikliminde değilsin. Allah razı mı bu yoldan? Toplumdan soyutlanmaya çalışmak var mı inanışında? Bunun tekamül ile bir ilgisi yok. Açma ağzını. Kendini unutmak için geceler boyu oyun oynuyorsun. Bu mudur yani? İçki haram diye ağzına sürmüyosun, uyuşturuyorsun kendini bilgisayar başında. Günah değil mi bu? Kaldırıp bir köşeye attığın şeylere bakmıyosun. Sonra da konuş dur "yok efendim, duygularım azalıyor" diye. Kendi kazdığın çukurun içine girip verdin O'nun eline küreği gömsün diye seni. Gömmedi. Atladın içine. Bu blogun arkasındaki tahtalar kime ait biliyor musun? Senin kafana. Ömür boyu yalnız kalırsın inşallah. O koca burnun ortasında durduğu koca kafanı kimse beğenmez zaten. Sadece içini doldur.
- Amin.
- Ben sana bunları demeyecektim aslında. Ama kızdım sana.
- Farkındayım.
- Aslında sadece blogun arka planındaki tahtaları kullanarak seni ezecektim. Ama olmadı. Uyuz oldum sana.
- Haklısın tabi.
- Yarın sabah mutlu uyanırsın umarım.
- İnşallah.
- Git oyna hadi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder