18 Ağustos 2012 Cumartesi

  Bugün TV'de haber niteliğinde olmayan haberlere bakıyorum öylesine. Hani "gerçek" ve "gündem"le ilgili haberler bittikten sonra çıkan şeyler... İşte "bilmemne ilinin bilmemne ilçesinde bir kedi ağaçtan böyle kurtarıldı", "parktan kaçan zürafa dehşet saçtı", "müşterilerini ayağı ile tıraş eden berbere rağbet çok" gibi. Efendim Amerika'da bir evsiz bayılmış. Başında da köpeği varmış. Köpek koruyor tabi sahibini, yardım etmek isteyen polislere havlıyor yaklaştırmıyor filan. Sonra polise doğru hamle yapıyor, tabi ki kucak dolusu sevgi vermek için değil, ısırmak için. Polis ise vuruyor tabancası ile köpeği. Doğru, yanlış yaptı kendi vicdanına kalmış, yadırgamıyoruz. Ama köpek vurulduktan sonra duyduğum çığlıklar tüylerimi ürpertti. Hayır, o çığlıkların yüksekliği veya oktavı değildi beni etkileyen, içindeki duygu da değildi. İçtendi belki doğru, ama o değildi müessir olan. Şuydu etkilendiğim iki noktadan birisi : buradaki çığlığın, buradaki vicdanın başka yerlerde akis bul(a)maması. Oradaki kadının köpek için yaktığı feryat, Dünya'nın herhangi bir yerinde ölen bir masum insan için çıkmayacak asla onun ağzından.  Dünya'nın en çok tüketen toplumu, tüketmek için diğer ülkelerin üstüne basıp çıkarken, bu çığlık sadece kıta içinde kalacak.
   Dolaysız olarak etkilenmemi sağlayan öteki sebebi de yazayım. O haberden önce de, Güney Afrika'da maaşlarının arttırılması isteyen (veya bizim bilmediğimiz sebeplerle)  ayaklanan, maden işçilerinin protestosunu gördüm. 30 (sayısı "1" bile olsa aslında yeterlidir. "1" can, anılmak için yeterince değerlidir, bundan emin olalım) kişi, polis tarafından kurşuna diziliyor. Kamera karşısında.. Her şey kayıt altında. Orada, ekranda 30 ruh bedeni terkedip gidiyor. Ama bunun karşısında atılan çığlıklar, sadece ölenlerin yakınlarına ait. Ne kurşunları sıkan polislerin çürümüş vicdanlarından ve itaat etmiş beyinlerinden, ne de Dünya'nın herhangi bir yerinde, "yüksek medeniyet"e sahip göreceli olarak geliştiğini iddia eden Batı ülkelerinden çıt çıkmayacak. "E ne var yani , Dünya'nın her yerinde her an yüzlerce insan ölmüyor mu? Bak Suriye'ye mesela, kimse bir şey demiyor." diyebiliriz. Ama bu soruyu soracak hale geldiysek zaten oturup düşünmeliyiz : Sanki burada, bu dünyada bir sorun var?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder