İstanbul Tıp Fakültesi'nin mağrur olmayan Internlerinden biri olarak Göğüs Hastalıkları Stajı'nı geride bırakalı 1 hafta oldu. 4 haftalık döngü içinde: 1.ve 4.hafta serviste, 2.hafta Uyku bölümünde, 3.hafta da poliklinikte çalıştım. "Çok eğlendim, yeni arkadaşlıklar kurdum, zaten eğlenmek için gelmiştim, kazanmak için değil". Hep bu ifadeyi kullanmak istemiştim. Rahatladım.
Serviste sabahları vital baktık bol bol. Sabah vizitten önce tansiyon +
saturasyonlara bakıp hastaların defterlerine yazıyoruz. O gün bir şikayetleri var mı diye soruyoruz. Varsa şikayetleri asistan abimize / ablamıza iletiyoruz, ilaçlarını düzenliyoruz. Gün içinde olan değişiklikleri elden geldiğince takip edip dosyaya gözlem/progresyonları yazıyoruz. Yeni hasta yatarsa dosyasını biz dolduruyoruz. Yani amele işlerini bir kısmını çekiyoruz. Sorsanız "e doktor işi bu" derler, ama hiç doktorların yaptığını görmedik ehe. Şikayetçi değilim hiç, olmadım da. Kendi adıma güzel tecrübeler edindim, hem iletişim konusuda nhem de mesleğim adına. Yalnız Mürüvvet teyzem vardı. Yaşı ileriydi, yıllardan beri kortizol kullanmanın etkisi ve de yaşından dolayı osteoporozu vardı. Vasküliti, kalp yetmezliği ve düzelmeyen nefess darlığı vardı. Tuvalete yorulmadan gidemiyordu teyzem. Dosyasını da ben doldurdum onun, her sabah gidip de azıcık muhabbet edince çok ısındık birbirimize. Ananeme benzettim herhalde, belki de ondandır. Kötü haline göre , morali o kadar iyiydi ki... Yataktan zorla kalkarak çalışmaya gittiğim günlerde onu görmek hem utanmamı sağlıyordu kendimden hem de günümün geri kalanında enerji veriyordu bana. Tek şikayetçi olduğu husus, karın şişliğiydi. Söylenmiyordu hiç. Bir gün sorduğumda rahat uyuyup uyumadığını , "Dün gece kalbimle konuştum oğlum" dedi bana, "Yeter, yoruldun artık" demiş ona. Bana bunu gülümseyerek ve gözlerinde en ufak bir üzüntü olmadan söyledi. Gelecek olan ne varsa kabullenmiş hali, gençliğimden utandırdı beni. Ölümün varlığı - ihtimali, geri kalan bütün HER ŞEYİ önemsiz kıldığını bir kez daha gördüm gözlerinde teyzenin. Bedeninin prognozu çok iyi olmayacak belki teyzemin, ama o ruh ile çok daha ilerilere gider o. Bu dünyada olmasa bile.
Duygulandım lan. 2. hafta aslında tüberküloz servisinde çalışacaktım ama arkadaşımın Uyku bölümü ile ilgili bir sorun yaşaması sebebiyle oraya geçiş yaptım. Polisomnografi yapılacak hastaların dosyalarını çıkardım durdum, yeni gelen hastaların da dosyalarını doldurdum. Oldukça çok boş vaktim vardı , güzel güzel ders çalışıp değerlendirdim. AFERİN BANA! Kapımda "Uyku Bölümü Sorumlu Hekimi" yazıyordu. "Intern Müsveddesi" de kabulumdur lakin.
Poliklinik haftası da hoca ya da asistan yanında uslu uslu poliklinik yaptık. Açıklanacak çok bir şey yok, tek bir şey dışında : İnsanlar son raddeye gelene kadar önlem almamaya meyyal. Besbelli onları ölüme götüren ama şu anda sağlıklarına pek bir etkisi bulunmayan bir sebebi önemsiz görüyorlar. İlaç kutularını nizam içinde dizip doktor istediğinde çıkarıyor, ama 5-10 kilo vermiyorlar. İlaç kutusunun yarısı verilen kilolar ile birlikte uçup gidecekken oysa ki. Ama hayır, ilaçlar sihirli haplar ya, iyi yaparlar seni! Çok üzülüyorum lan. Bu yüzden kimseye kızmıyorum tabi ki, sadece bu konuda yeterince eğitim olmaması sorun belli ki.
Standart çalışma düzenim böyleydi. Beni üzen bir nokta oldu Göğüs Hastalıklarında. Arada bir sabah vakalarına veya hoca derslerine katılım az oldu bizim tarafımızdan. Olur mu olur, insanlık hali. Ya uyanmamıışız ya da tembellik etmişiz. her ne ise. Ya da gidip TUS çalışanlar oldu aramızdan, yadırgamam. Kıdem piramidinin orta ve tepesindekiler hemen atarlı haller aldılar , devletin bize verdiği 330 liralık maaşı başımıza kakmaya çalıştılar. "Gelmediğiniz gün maaşınızdan keseriz" lafını etmeye başladılar. Eşek kadar hocanın, eşek kadar uzmanın ağzından çıkanlara inanamıyor insan. Bize böyle şeyler de söyledikleri için kızmadım hiç, sadece acıdım. Bütün samimiyetimle yazıyorum ki, acıdım. Biraz da iğrendim. Sonra aynı şekilde bir gün daha oldu, sabah vakasına katılım pek azdı yine. Ben de gitmemiştim -pişman değilim-. Sonra bir hocamız "intern çizelgesi" hazırlanmasını teklif etmiş toplantıda. "İyi" çalışanlara fazladan para verilsin mealinde bir öneri, artılı eksili bir sistem... Dini imanı para olmuş adamın, bizi de orada para için çalışıyoruz sanıyor. Sorun paraysa lakin, önceki aylarda elimde olan bütün parayı vereyim benim yerime başka birini tutun o çalışsın köpek gibi. Ne serviste, ne poliklinikte hiçbir iş aksamaz iken, iki vakaya gelinmedi diye gelecekteki meslektaşına yapılan şu muameleye bak. Beni asıl üzen kısım da bu, KESİNLİKLE hiçbir iş aksamadı, hiçbir yerde, hiçbir zaman. Hiçbir asistanın söylendiğini duymadım. Ama birilerinin gözünde "intern"üz, işten kaçıp da deli gibi TUS çalışmak isteyen düzenbaz tipleriz. Bu paragrafın sonunda belirtmek istediğim iki ironik nokta var :
1-) Hastaların tıp çalışanlarına "sizin paranız benim vergimden veriliyor, bana bakmak zorundasınız hebele höbölö" şeklindeki tavırlarını, bütün doktorlar eleştiriyor haliyle. Prof.undan uzmanına. Ama aynı muamaleyi uzman ve Prof., çalıştığı fakültenin internüne yapıyorken, eğitimsiz insanların bu muameleyi yapmamasını beklemek anlamsız olur.
2-) Bizim için intern çizelgesini teklif eden hocamız, aynı gün öğleden sonraki dersine, kendi özel muayenehanesine gittiği için gelmedi. Ah garip dünya, ah.