Psikiyatri stajından sonra, rüyalarımı -üşenmediklerimi- kaydetmeye başladım. Elimde bir kaç tane var. Yazayım. Rüyayı anlatan kısımları üzerinde değişiklik yapmadan direkt aktarıyorum. Tarafsız blogculuk bende efendim.
RG-1 ) Komşumuzu ve iki kızını gördüm. Aralarından birisi kurban keserken "bismillah" demeyi unutmuş, bir daha keseceklermiş, ama kurban yokmuş. Onu bekliyorlarmış. - Normalde günlük hayat ile bağlantılı olur rüyalar. Bu nedir yahu? Yorum yapamıyorum buna. Zürafa, zebra doğursa mesela, ona yorum yapabilirim. Ona "bile" yaparım hatta. Ama buna yapamıyorum. Sonrakiii!
RG-2 ) Acun'un "Yetenek Sizsiniz" adlı programına katılıyordum. Takım arkadaşlarım da vardı. Karşı takım şovunu yapmış, sıra bizdeydi. Ama hazır değildik ve şova 1 saat kalmış gibiydi. Boş bir salonda hazırlık yapmak üzere toplanıyorduk ama konsantre olamıyorduk. Gergindim. - Rüyayı gördüğüm gecenin gününde, okula öğleden sonra gitmiştim. Evde otururken Tv8'deki bir programda "O Ses Türkiye"den söz edildi, hatta basbaya reklamı yapıldı. Önceden de Acun'un Tv8'i satın aldığını biliyordum. Bu ikisi kafamda birleşmiş belli ki. Gerginlik-korku ise genel ruh halim belki de.
RG-3 ) Ben, Ümit ve kendilerini hatırlayamadığım 2-3 kişi ile beraber bir yerdeydik. Ben çok beğenmiştim mekanı. Mutluydum. "Burası cennet olmalı" deyip duruyorum. Daha sonra Gözde geliyor ve akşam yemeğinde ne yapması gerektiğini soruyor. - Dünya üzerinde kolaylıkla erişemediğim "mutluluk"tan mütevellit, dünya'dan sonrasına -cennete- yormuşum belki de mutlu olmayı. İlginçtir ki, mutsuzken ahireti düşünerek avutmam kendimi hiç. Aslında hiç avutmam kendimi ehehuah. Akşam yemeği derdi de evrensel olsa gerek.
RG- 4 ) CS:GO'dan olduğunu düşündüğüm bir evde, CS oynuyorm. Yeni almışım oyunu. Dürbünlü tüfek + tabanca ikilisi. Kimseyi vuramıyorum oyunda. Oyun, bir noktadan sonra gerçeğe dönüyor. Tüm silahlar, takım arkadaşlarım ve düşmanlar yok oluyor. Ben de balkona doğru hareketleniyorum. Balkonda bizim akrabalar var. Güneşten yanmışlar, ama öyle böyle değil. - Galiba beynimin "kalk artık şunun başından" yakarışı bu. Yaz mevsiminin izleri de dikkatimden kaçmadı tabi. Belki de iz değil, özlem? Bir ilkbahar daha görmek istemiyorum, orası kesin.
RG - 5 ) Vedat Şar hocamız ile aynı odadayız. Başkaları da var. Vaka gibi bir şey geçiyor. Dissosiyatif kişilik bozukluğu olduğunu söylüyorum. Adam onaylıyor. / Hatırlayabildiğim kadarı. - Psikiyatri stajındayken dersinden günah kertesinde zevk alıyordum. Sıradışı bir insan, sıradışı bir ders, sıradışı "çağrışımlar".
RG - 6 ) Aslında bu bir Rüya Günlüğü değil. Not ettim, çünkü ilk defa rüyamı kontrol ettim. Bir oyun içindeydim rüyada. Nasıl olduysa farkettim rüya olduğunu. O andan sonra rüya "dağılmaya" başladı. Inception'daki gibi. Daha az dramatik yalnız eheh. Uyanıklık - uyku arası bir evredeydim. Rüyaya odaklanmaya çalıştım. Akabinde "tutunabildim" rüyaya. Rüyadaydım, rüya olduğununu farkındaydım ve kontrol edebiliyordum. Belki de bir çok insanın yapacağını yaptım hemen, uçmaya çalıştım. Şöyle söyleyeyim, Wright kardeşler kıskanırdı beni görseydi. Eh, yeterince uçabilseydim en azından kıskanırlardı. Kısa bir süre sonra vücudum yanmaya başladı. Hani dirseğimizi bir köşeye çarpınca elektriklenir ya, öyle. Ama tüm vücudum. Bırakmak zorunda kaldım. Mutluluk mefhumunun dünyadaki yokluğundan bahsetmişim benim için, uçmak güzeldi. Her şeyi arkada bırakıp gitmek güzel olurdu.
RG - 7 ) Ölümle ilgili rahatsız edici şeyler gördüm. Ama bundan ötesini bilmiyorum. 3 ölüm vardı rüyada. Korkmuştum, ama neyden? - Bunu da Üroloji stajında bu pazartesi tuttuğum nöbette gördüm. Sebebi de şu olabilir: Nöbete başladığım akşam, yoğun bakım şartlarında olması gereken ama hastanede yer olmadığı için serviste sevk edilmeyi bekleyen bir adamcağız vardı. Kemiklerinde multipl prostat kanseri metastazları vardı. Elleri ve ayakları buz gibi, nabzı zor alınıyordu. Sevk için ayrıldıktan sonra ölüm haberi geldi. Servistekiler adamın kurtulduğundan bahsettiler. Ağrısından yatamıyormuş bile. Allah rahmet eylesin. Gecenin ilerleyen saatlerinde iki asistan abi ile transplantasyon ve yoğun bakım ünitesine ziyarete gittik. Dönerken ölümden açıldı mevzu. Kadir abi, internken , hematoloji servisinde muhabbet ettiği bir amcanın sonraki gün öldüğünden bahsetti. "Bir gün konuşuyorsun, öteki gün ölmüş". Aklıma ev arkadaşım geldi, dilimin ucuna kadar geldi, anlatmak istedim. Kendimi tuttum. Herhalde iyi yaptım , bilmiyorum. Ölülerden biri o gece ölen adamdı, birisi ev arkadaşım, ötekisi neydi, kimdi peki, bilmiyorum.
RG-1 ) Komşumuzu ve iki kızını gördüm. Aralarından birisi kurban keserken "bismillah" demeyi unutmuş, bir daha keseceklermiş, ama kurban yokmuş. Onu bekliyorlarmış. - Normalde günlük hayat ile bağlantılı olur rüyalar. Bu nedir yahu? Yorum yapamıyorum buna. Zürafa, zebra doğursa mesela, ona yorum yapabilirim. Ona "bile" yaparım hatta. Ama buna yapamıyorum. Sonrakiii!
RG-2 ) Acun'un "Yetenek Sizsiniz" adlı programına katılıyordum. Takım arkadaşlarım da vardı. Karşı takım şovunu yapmış, sıra bizdeydi. Ama hazır değildik ve şova 1 saat kalmış gibiydi. Boş bir salonda hazırlık yapmak üzere toplanıyorduk ama konsantre olamıyorduk. Gergindim. - Rüyayı gördüğüm gecenin gününde, okula öğleden sonra gitmiştim. Evde otururken Tv8'deki bir programda "O Ses Türkiye"den söz edildi, hatta basbaya reklamı yapıldı. Önceden de Acun'un Tv8'i satın aldığını biliyordum. Bu ikisi kafamda birleşmiş belli ki. Gerginlik-korku ise genel ruh halim belki de.
RG-3 ) Ben, Ümit ve kendilerini hatırlayamadığım 2-3 kişi ile beraber bir yerdeydik. Ben çok beğenmiştim mekanı. Mutluydum. "Burası cennet olmalı" deyip duruyorum. Daha sonra Gözde geliyor ve akşam yemeğinde ne yapması gerektiğini soruyor. - Dünya üzerinde kolaylıkla erişemediğim "mutluluk"tan mütevellit, dünya'dan sonrasına -cennete- yormuşum belki de mutlu olmayı. İlginçtir ki, mutsuzken ahireti düşünerek avutmam kendimi hiç. Aslında hiç avutmam kendimi ehehuah. Akşam yemeği derdi de evrensel olsa gerek.
RG- 4 ) CS:GO'dan olduğunu düşündüğüm bir evde, CS oynuyorm. Yeni almışım oyunu. Dürbünlü tüfek + tabanca ikilisi. Kimseyi vuramıyorum oyunda. Oyun, bir noktadan sonra gerçeğe dönüyor. Tüm silahlar, takım arkadaşlarım ve düşmanlar yok oluyor. Ben de balkona doğru hareketleniyorum. Balkonda bizim akrabalar var. Güneşten yanmışlar, ama öyle böyle değil. - Galiba beynimin "kalk artık şunun başından" yakarışı bu. Yaz mevsiminin izleri de dikkatimden kaçmadı tabi. Belki de iz değil, özlem? Bir ilkbahar daha görmek istemiyorum, orası kesin.
RG - 5 ) Vedat Şar hocamız ile aynı odadayız. Başkaları da var. Vaka gibi bir şey geçiyor. Dissosiyatif kişilik bozukluğu olduğunu söylüyorum. Adam onaylıyor. / Hatırlayabildiğim kadarı. - Psikiyatri stajındayken dersinden günah kertesinde zevk alıyordum. Sıradışı bir insan, sıradışı bir ders, sıradışı "çağrışımlar".
RG - 6 ) Aslında bu bir Rüya Günlüğü değil. Not ettim, çünkü ilk defa rüyamı kontrol ettim. Bir oyun içindeydim rüyada. Nasıl olduysa farkettim rüya olduğunu. O andan sonra rüya "dağılmaya" başladı. Inception'daki gibi. Daha az dramatik yalnız eheh. Uyanıklık - uyku arası bir evredeydim. Rüyaya odaklanmaya çalıştım. Akabinde "tutunabildim" rüyaya. Rüyadaydım, rüya olduğununu farkındaydım ve kontrol edebiliyordum. Belki de bir çok insanın yapacağını yaptım hemen, uçmaya çalıştım. Şöyle söyleyeyim, Wright kardeşler kıskanırdı beni görseydi. Eh, yeterince uçabilseydim en azından kıskanırlardı. Kısa bir süre sonra vücudum yanmaya başladı. Hani dirseğimizi bir köşeye çarpınca elektriklenir ya, öyle. Ama tüm vücudum. Bırakmak zorunda kaldım. Mutluluk mefhumunun dünyadaki yokluğundan bahsetmişim benim için, uçmak güzeldi. Her şeyi arkada bırakıp gitmek güzel olurdu.
RG - 7 ) Ölümle ilgili rahatsız edici şeyler gördüm. Ama bundan ötesini bilmiyorum. 3 ölüm vardı rüyada. Korkmuştum, ama neyden? - Bunu da Üroloji stajında bu pazartesi tuttuğum nöbette gördüm. Sebebi de şu olabilir: Nöbete başladığım akşam, yoğun bakım şartlarında olması gereken ama hastanede yer olmadığı için serviste sevk edilmeyi bekleyen bir adamcağız vardı. Kemiklerinde multipl prostat kanseri metastazları vardı. Elleri ve ayakları buz gibi, nabzı zor alınıyordu. Sevk için ayrıldıktan sonra ölüm haberi geldi. Servistekiler adamın kurtulduğundan bahsettiler. Ağrısından yatamıyormuş bile. Allah rahmet eylesin. Gecenin ilerleyen saatlerinde iki asistan abi ile transplantasyon ve yoğun bakım ünitesine ziyarete gittik. Dönerken ölümden açıldı mevzu. Kadir abi, internken , hematoloji servisinde muhabbet ettiği bir amcanın sonraki gün öldüğünden bahsetti. "Bir gün konuşuyorsun, öteki gün ölmüş". Aklıma ev arkadaşım geldi, dilimin ucuna kadar geldi, anlatmak istedim. Kendimi tuttum. Herhalde iyi yaptım , bilmiyorum. Ölülerden biri o gece ölen adamdı, birisi ev arkadaşım, ötekisi neydi, kimdi peki, bilmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder