20 Nisan 2015 Pazartesi

Hemato Pol'de Bir Intern

  Malum, İstanbul Tıp Fakültesi Intern'lüğünün son iki ayına girmiş bulunuyorum gün itibariyle. Bu civarlarda çok aktif olamamanın sebebi, çalıştığımın bölümün biraz olsun canıma okuması. Bilgisayarı açınca canım oyun oynamaktan başka bir şey istemedi günler boyunca. Bölümün adı? /trampetler çalmaya başlar/ Hematoloji beyler ve bayanlar! Ama sıkı durun, çünkü bu Hematoloji, bildiğiniz gibi bir yer değil. Hem de poliklinik! /kalabalık çılgına döner, teleofonların flaşları birbiri ardına patlar. Kakafoni içerisindeki kuzey yarım küre bir kara delik olur ve kendi içine çöker./
  Bilmeyenler için şöyle anlatayım. Internlük dediğimiz, çoğu zaman şans üzerinden yürür (ve her intern şanssız olduğunu düşünür). Her yeni bölüme geçişinizde nerede çalışacağınızla ilgili ya kura çekersiniz ya da nerede çalışacağınız önceden belirlenmiştir. Çalışacağınız yeri öğrendikten sonra ilk sorulacak soru : "Abi şurası geldi, nasıl orası?". CIA ve MI6'i kıskandıracak, MOSSAD'a ise kepenk indirtecek istihbarat çalışmaları ile kolaylık, zorluk, boş gün fırsatı ("off yapmak" denir bizim jargonda), asistan, uzman ve hocanın tutumu hakkında bilgi alırsınız. Boş günlerin olması güzeldir, çünkü TUS çalışabilirsiniz bu sayede. Eğer önceden belirlendiyse yerler, sıkıntı yok. Stres az olur. Liste asılır, oradan bakılır. Taşikardi olmaz. Ama iş kura çekmeyse... Bildiğiniz bütün tanrılara dua edersiniz, güzelce gusül abdesti alır, önceki bir hafta insanlara iyi davranırsınız ehuah. Çünkü hangi kağıdı çektiğinize göre bir sonraki ayınız ya mahvolur ya da bomboş olur... Hematoloji'de kağıt çekmeli olmasa da farklı bir kura sistemi vardı ve bana ne yazık ki Poliklinik geldi. Burada oturup zihin yaşı 10 civarındaki internlerimiz gibi sızlanmayacağım ya da şikayet etmeyeceğim tabi ki. Dert dinlemek isterseniz, herkesin bir derdi var. Amaç sadece yazıya geçirmek.
  Sabah 9'da başlayan mesaim akşam -ortalama olarak- 4'e kadar sürdü. Polikliniğimizde numaratör sistemi olmadığı için, kemoterapi alacak hastalara öncelik tanıyarak ve daha sonrasında da kan veriş sırasına göre sıraya sokmaya çalıştık hastaları. Muhtemelen hala Uganda'da başarı ile uygulanmakta... Ama her zaman imza, rapor, reçete bilmemnesi değiştirecek insanlar oluyordu. Kiminin dosyası kayıptı, kimisinin dosyası bile yoktu. Kimisi nereye geldiğini bile bilmiyordu. Bütün hastalar işlerini bir an önce halletme derdinde, haklı veya haksız olarak. Kimse 3-4 saat boş boş beklemek istemez. Azıcık gülümsediğinizi gören kimileri "hocam bizi önden alırsınız artık" yüzsüzlüğüne vurabiliyor işi. Kimisi de "dışarıda bebeğim var bilmem kaç günlük" ya da "karşıya geçmemiz lazım" gibisinden teraneler söylüyor. Mantıklı konuşulduğunda hiçbir hastanın itiraz ettiğin görmedim, biraz da sert durmak gerekiyor tabi, çünkü üste çıkmaya meyyal yapıları var ne yazık ki. Çoğu kronik hastalar, işleyişi biliyorlar, istismar etmeye hazırlar. ("Yaparken bana mı sordun bebeğe?" cevabını vermek çok istemiştim yine de). Yine de, insanlara yardım etmeye çalıştığınızı onlara hissettirirseniz, sıkıntıların büyük kısmı ortadan kalkıyor. İşleyişe hakim olmaya çalıştığım ilk 2 günde, orkestra yönetmeye çalışan intern gibi hissettim kendimi. Çok zorlandım ama sonradan bu düzene ayak uydurduğumu düşünüyorum ("setteki arkadaşlarla çok eğlendik, çok güzel dostluklar kurduk" ehuah) . Lakin, düzene ayak uydurmanın bedeli, akşam eve gittiğinde ders çalışacak halin kalmaması olarak bünyemden eksildi. Elimden gelen gayreti göstersem de, TUS çalışmama ağır bir tokat indirdi Poliklinik.
  Yorucu olması ve intern ruhu katili olması, o bölümden fayda görmeyeceğim anlamına gelmiyordu tabi ki. Ben de durumdan istifade olabildiğince Hematoloji öğrenmeye çalıştım -ki oldukça zayıf olduğum bir alan-. Sağolsun uzman ablalarımız Dr. Gülkan ve Dr. Nazlı, öğretmeye pek istekli ve meraklı idiler. Pek iyi niyetlerinin karşılığını, kendilerine yardımcı olmaya çalışarak vermeye çalıştım. Ne kadar yardımcı oldum bilemem artık. Periferik yayma bakmayı öğrendim lan. Ne kadar temel bir bilgi olması gerekir oysa ki. Hasta yönetmeyi öğrendim, ki bu da çok önemli.
  TUS için kayıp, yine de kendime bir şeyler katabildiğim bir 30 gündü. Yine de hiçbir internün tatmaması gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Gidin Servis yapın, KİT yapın gençler. Poliklinik gelmesin kimselere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder