TUS sonrası bitirdiğim ilk kitap, Kazuo Ishiguro'dan Günden Kalanlar oldu. 19.yüzyılda, eski bir İngiliz malikanesinde yıllarını eskitmiş ve kendini mesleğine adamış bir başuşağın, mesleği hakkında -oldukça garip olan- görüşlerini ve anılarını içeren ufak bir roman. Roman kahramanı hikayeyi anlatırken, tıpkı yaşlı amcalarımız gibi, olay içinde olay, onun içinde anı, onun içinde de başka bir şeyden bahsedip, en sonunda hepsini toparlayarak paragrafları ve bölümleri bitiriyor. "Arif'in Manchestar'a attığı golü arıyordum, buraya nasıl geldim?" yani tam olarak.
Akabinde Ray Bradbury'den "Uğursuz Bir Şeyler Geliyor Bu Yana" adlı, korku-gerilim türünde bir romana başladım. Orijinal metin nasıl, bilmiyorum. Ama Ray Bradbury'nin tarzı olsa gerek, benzetmelerin içinde kaybolup gidiyor insan. Bir kaç tanesini not alayım burada paylaşırım. Yalnız bu benzetmelerden dolayı, sanki tarih kitabı okurcasına bir dikkat istiyor kitap. Bu da normal bir romanmışcasına okunmasını zorlaştırıyor. Yine de, Fahrenheit 451'i şiddetle tavsiye ediyorum.
Akabinde Ray Bradbury'den "Uğursuz Bir Şeyler Geliyor Bu Yana" adlı, korku-gerilim türünde bir romana başladım. Orijinal metin nasıl, bilmiyorum. Ama Ray Bradbury'nin tarzı olsa gerek, benzetmelerin içinde kaybolup gidiyor insan. Bir kaç tanesini not alayım burada paylaşırım. Yalnız bu benzetmelerden dolayı, sanki tarih kitabı okurcasına bir dikkat istiyor kitap. Bu da normal bir romanmışcasına okunmasını zorlaştırıyor. Yine de, Fahrenheit 451'i şiddetle tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder