Herkesin malumu olduğu üzere, Aziz Sancar beyefendi Nobel'i kaptığı gibi evine götürdü yaptığı çalışmalar sayesinde. Kendisini Dünya'nın En Terkedilmiş Blog'undan tebrik ediyorum. Bir ara çayımızı içmeye davet ediyorum. Lipton Earl Grey, poşet. Bir ara Doğuş Çay'ın denedim Earl Grey'ini, pişman oldum. Yapmayın aman diyeyim. Çaydan Aziz Sancar'a geri dönelim. Anladığım kadarıyla kendisi tam bir bilim insanı, alçakgönüllülüğü de cabası. Zaten insan, az bildiğini bilirse, daha fazlası için çabalar değil mi? Bilim insanı olmak, daha fazlasını araştırmak bunu getirir. Kendisinde takdir ettiğim bir diğer özellikse, vefalı olması. Kendisine araştırma imkanı veremeyen, aldığı nobelde doğduğu sınırları kapsadığı için saçma sapan bir gurura kapılan, kendi üniversitesinden mezun diye -afedersiniz- g*tü kalkan, "Türk Türk" diye ortalarda gezinen garip insanlara katlanması... Bunu sırf genç nesillere, bilime ve araştırmaya dair bir şeyler anlatabilmek ve ilham verebilmek için yaptığını düşünüyorum.
Kafamızın hala geçen yüzyılda kaldığını olayın biraz daha derinine indiğimizde görüyoruz. Nasıl? Amfilere Aziz Sancar ismini vermeler, Aziz Sancar büstü dikmeler. Konuşmasından çeşitli kesitler alarak kurum, vatan veya milliyet reklamı yapmalar. Aziz Sancar'la resim çekmek için çırpınmalar... Aziz Sancar, bizim için ülkemizde değerlendiremediğimiz bir bilim adamı değil, "Nobel alan Türk". Kanımızın asil olduğunu düşünüyoruz, sanayileşmiş ülkeler de "kanın sende kalsın, bize beynin lazım" diyor.
UMARIM çok yanılıyorumdur ve işin magazinsel kısmı dışında, Aziz Sancar'ın Nobel alması, bu çok değerli, meraklı zihinlerin ülkemizde kalmasını sağlayacak yatırımlar sağlamıştır ve fırsatlar doğurmuştur. Sadece büst dikerek, heykel dikerek, putperestliğimize devam etmiyoruzdur umarım. Lütfen yanılıyor olayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder