24 Temmuz 2017 Pazartesi

Güzel Günler

  K1 servisine geçtiğimden beri, A1 servisinde ne kadar yoğun ve yorucu bir iş yükü altında olduğumu anlamış oldum. Geriatri/ek hastalık servisine dönüşmüş olan A1 servisinin, elimizde olmayan imkanlar, zor hastalar, ek hastalıklar yormadı beni. Tamamen işlevsiz bir şekilde çalışan servis düzeni... Anlatayım,
  Servis 3 kattan (-1, 0 ve 1.kat (zemin kata 1 demek geliyor içimden, ama o zaman "-1"e ne diyebilirdim? Aklımda deli sorular..)) oluşuyor, bir de bahçesi var. Bahçe E servisi ile ortak, dolayısı ile bir hasta, E servisinin bahçesine de gidebiliyor, hatta isterse sıkıntı çıkmadığı sürece E servisinin içerisinde bile olabilir. Hatta orada uyumuş bile olabilir, kim bilebilir ki! Benim çalıştığım asistan odası 1.katın bir köşesindeydi. Mesela bir hasta mı bulmak istiyorum, E servisinde bahçeye çıkıp seslenmem yetiyordu, hasta bir şekilde bana ulaşıyordu, diğer hastalar ve çalışanların yardımı ile. Çünkü borazan gibi sesimle (güzel olup olmadığı tartışmaya açık, ama desibeli değil) bağırdım mı, eğer hasta ve/veya çevresindeki herkes yoğun hallusinatuar yaşantı içerisinde değilse beni duyar. A servisinde ise sinir bozucu bir şekilde işler şu şekilde yürüyor :
 1. Hastanın adını sesleniyorum odamdaki, bahçenin dar alanını gören pencerelerden ,tüm bahçe alanının 1/7 sini görüyordur herhalde -hiç ölçmedim tabi-, 1/4'üne de sesim gidiyordur -ses mühendisi değilim, ama aksi iddiası olan varsa ses mühendisi tutabilir. Giriş iznini ben ayarlarım-. Ses yok hastadan.
 2. 1.katın koridorunda sesleniyorum. Eğer hastayı duyan gören olursa yönlendiriyor beni, "Hocam alt katta olabilir, X yerde olabilir" diyerek.
 3. 0'da sesleniyorum, -1'de sesleniyorum. Ses yok.
 4. Bahçeye çıkıyorum. Orada sesleniyorum. Güvenlik görevlisi / personel yardımcı oluyor bir noktadan sonra. "Hocam biz bulunca yönlendiririz size" diyorlar.
 5. Biraz daha emek sarfedip, 1.kattaki odaya çıkıyorum ve beklemeye çalışıyorum. Arada başka iş halletmiyorum ki, yarıda kalmasın diye. Ama gelecek olan hastanın kaç dakika içinde geleceği belli değil. Bazen 15 dakika sürüyor hastanın gelmesi. Kafamda bir şey varken, başka bir şeye başlayamıyorum zaten.
 6. Şansım varsa hasta geliyor ve görüşüyorum onunla.
 Şimdi, buraya kadar bir sorun yok. "Şımarık asistan, 1 hasta bulamıyor diye söyleniyor" diyenleri, dikkatlerini sürdürmek üzere prefrontal kortekse abanmalarını öneriyorum. Mesela hasta bulmaksa bulunur, ama bunu serviste takip ettiğim 10-14 arası hasta için yapıyorsam, benim sinirlerim tavan yapıyor. Zamanı, emeği, enerjiyi ziyan etmek. Zaten normal durumda ek işleri çok olan hastalar bunlar, sadece görüşmesi için bile çırpınıp durmak, bunu her gün yaşamak, dar olan zamanı, lüzumsuz bir şey için harcamak... Sonuç mu? Daha az psikiyatrik görüşme yapılan hastalar. Çok geç farkına vardım, kabullenmesi daha kolay olacaktı bunu. Devletin, kurumun bana vermediği imkandan dolayı ben kendimi kötü hissetmemeliyim.
  İşlevsellikteki bir diğer sorun, 1.kattaki odada bir yazıcı yok. Şimdi, -tekrardan- çok basit bir sorunmuş gibi geliyor bu. "Şımarık asistan, yazıcısı yok diye söyleniyor" diyenleri, prefrontale biraz daha tutunmaya davet ediyorum. Beraber çalıştığım uzman, düzen olması açısından hasta listesi istiyor, haftada 1-2 kere de güncellenmesini. O kadar hasta takip ederken mantıklı aslında, ben olsam kendim defter tutmayı tercih ederdim, kişisel tercih. Bu listenin yanında, hastanın eski epikrizi, tahlil sonuçları ya da diğer gerekli bazı şeyleri dosyaya koymak üzere çıkarmak istiyor insan ve saydığım bu iş de yine hasta sayısı ile çarpılacak.
  1.Hasta listesi çıkartacağım, sistemden güzelce düzenliyorum. Sonra yazdır butonuna basıyorum, bana 2 kopya ver diye.
  2.Sonra ALT KATTAKİ sekreter odasına gidiyorum, yazıcıdan kendi bastığım kağıtların çıkmadığını görüyorum.
  3.Sonra tekrar ÜST KATTAKİ odama çıkıyorum ve tekrardan bastırıyorum.
  4. ALT KATTAKİ odaya iniyorum ki bakıyorum, yazdırdıklarımdan yalnızca bir kopyası basılmış.
  5A: Böyle işin, böyle servisin a*ına koyayım deyip uzmana liste verip kendime sonradan çıkarıyorum.
  5B:Kendime bir kopya daha çıkarıyorum.
  6. "Never forget a leg day" özlü sözünü sadece bilmiyorum, yaşıyorum.
  Bu süreç sadece hasta listesi için değil, çıkarılebilecek her türlü kağıt parçası için geçerli. Hasta için konsultasyon istedim, dış merkeze konsültasyon için göndereceğim (dış merkezi arayıp onay alıyorum, sonra ambulans için gerekli 4 belgeyi hazırlıyorum -DAHA FAZLA KAĞIT!!!-, sonra ambulans ayarlıyor olduğumu da yazıyorum buraya) hastanın laboratuvar sonuçlarını alana kadar tansiyonum tavan yapıyor.
  Bu ve bunun gibi ufak şeyler aslında sinir bozucu değil, ama Allah'ın HER GÜNÜ, bunları DEFALARCA yaşamak ve bunların ufacık masraflarla ÇÖZÜLEBİLECEK şeyler olması moral bozucu. Asistan odasına yazıcı istedik, vermediler gereksiz görüp. AMATEM'de yatan, madde bırakmayacağı geçmişinden, tipinden belli olan, serviste yatarken bile olay çıkaran -hasta diyemeyeceğim- afedersiniz şerefsizin idrarında tetkik yapmak için her seferinde 300 lira masraf yaparken, asistan odasına bir seferlik 300 lira masraf ile yazıcı alınmadı. Çünkü gereksiz. Servise hasta çağırılması için mikrofon-hoparlör gibi bir sistem kurulamaz, çünkü gereksiz. Çünkü öteki türlü zaten işliyor sistem. Oysa ki sistem daha işlevsel hale gelse... Bir endüstri mühendisi sokmak istiyorum servise, sistemleri işlevsel hale getirmek onların görevi miydi? Halimize ağlar mıydı, güler miydi bilmiyorum.
  Yazdıkça yazarım, ama gereği yok. Bunların hepsi eninde sonunda hastalarıma yansıdı ne yazık ki. Kimisine gereksiz yere kızdım, kimisine daha az zaman ayırabildim. Ama dediğim gibi, kendimi suçlu hissetmiyorum artık, devletin/kurumun bana verdiği imkanlar dahilinde olan şeyler. Kurum/sistem de benden eskiden yaptığımı istemiyor muydu zaten "İlgilenemedim hasta ile, az ilgilendim, kötü tedavi ettim" diye düşünmemi. Tuzağa düşmüşüm, haberim yok. Tıpkı acil servise gelip, doktorun çözemeyeceği bir mesele yüzünden doktora saldıran/çemkiren/söylenen tipler gibi.
  Şimdi K servisindeyim, devir aldığım hastalar ile birlikte 16-20 hastam var. Hepsine zaman ayırabiliyorum. Çalışıyorum, emek harcıyorum, ama bu emek hastaların iyileşmesi, hastaların zihin dünyasının anlaşılması üzerine. Etrafta sirk maymunu gibi koşup yazıcıdan kağıt çıktı mı diye bakmak ya da hasta aramak için değil. İşe mutlu gidiyorum, sabah erkenden. İşten yorgun, ama mutlu dönüyorum. Tatil mi? 5 gün yeter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder