30 Mart 2011 Çarşamba

BAŞLIKSIZ BİR YAZI

 Vizelerimin yaklaşması sebebiyle içimdeki oyun oynama isteği gittikçe artmakta ve buna binayen gittikçe daha fazla oyun edinmekteyim. Oynadığım oyunlardan bir kaç yorum yazmak istiyorum buraya. İzin var mı? Var var, sen rahat ol. Eyvallah.

 DRAGON AGE II:
    Şimdi bu oyun hakkında buraya ne yazsam garip olacak. Oyunun kendisi bir garp. Serinin önceki oyunu çıktığı ilk gün gidip almıştım (60 lira idi). Fiyatı da, bir önceki parantez arkadaşımızın belirttiği gibi makul seviyede idi ve yıllar sonra güzel bir RYO (Rol Yapma Oyunu - Role Playing Game) oynamanın tadı bambaşkaydı. Daha ilk saniyesinden beni çekmişti içine. Her şeyiyle sağlamdı oyun yani. Kutusu bile mi? =P Evet öyle , seni gerzek.
    Ama Dragon Age II'ye bakınca çok daha farklı bir oyun çıkıyor karşıma. Anlayamıyorum, bu oyunu sevdim mi, sevmedim mi, nesini sevdim nesini sevmedim. En iyisi parçalara ayırayım da, ona göre anlatayım.
    Neyi sevdim :
 - Şimdiii, animasyonlar harika olmuş. Önceki oyunda muhabbetlerde mal mal dikilen insanlar yerine , şimdi daha hareketli daha akıcı animasyonlar gelmiş. Sadece ara sahnelerde değil, dövüşlerde de ciddi bir ilerleme söz konusu. Animasyon konusunda tabi ki. Özellikle önceki oyundaki kalas Rogue'un bu oyunda hoplayan zıplayan bir sınıfa dönüşmüş olması çok hoş. Mage'in de sopasını bir sağa bir sola sallayarak seyircilerden ekstra puan toplama çabasındaki jimnastikçi edasıyla asasını sallaması güzel olmuş. Bunları sevdim.
 - Harita sistemini de sevdim! Niye ünlem koydun? Ben sana soruyor muyum "kalın yazılıyorsun, neden?" diye. Yooo, o zaman git işine bak. Peki.
 - Görevle hiç tekdüze değil. Hikayesini okuyarak görevlerden çok daha fazla zevk aldım açıkçası. Merak da ettim sonunda ne olacak diye (hepsinde değil tabi ki.)
 - Skill ağaçları. Önceki oyundan çok daha güzel olmuşlar. Ayrıca sınıfların kendine has özelliklerini ön plana çıkartan özellikle olmuş. Mesela Rogue, kendisine saldırmayan birine saldırdığında Saldırı Bonus'u alması falan filan gibi. Çeşitli olmuşlar vesselam.

    Neyi sevmedim :
 - İşte yaz yaz bitmeyecek listelerden bir tanesi. Öncelikle iki elli kılıç taşıyan savaşçıların dövüş animasyonları çok abartı olmuş. Animeden çıkma mübarek.
 - İç mekan tasarımları bir garip. Tüm evler, gecekondu sayılacak evler bile, yüksek tavanlı. Nasıl temizliyorlar oraları merak ediyorum açıkçası?
 - Muhabbetler baside indirgenmiş. Çoğunlukla 3 seçenek var ve (yine) çoğunukla bu seçenekler sizin tam olarak söylemek istediğiniz şeyi karşılamıyor. Dolayısı ile , hangi seçeneği seçerseniz daha fazla kazancım olur diye düşünerekten seçiyorum ben. Çok zekisin sen, aferin sana. Şeytanın aklına gelmezdi valla. Senin kapatma tuşun yok değil mi? Yok. İyi. Güzel. Tamam.
 - Dış mekan tasarımları resmen baştan savma. Yerleri doku ile kapla, sonra labirent gibi tasarla haritayı da, ooooh olsun bitsin. Nerde Dragon Age'deki ormanlar , madenler... Hatta bir çok görevde aynı madene bile gireceksiniz. Yok artık! LeBron James.
 - Ana hikayeye pek bir tutunamadım henüz. Ama o kadar saat oynayıp da hala asıl amacımın ne olduğunu bilmeden dolanmak pek tadılası bir duygu değilmiş onu öğrendim.
 - Çok fazla koşturma var. Sanki Dragon Age değil, WoW oynuyorum. Ne bu kadar koşturuyonuz lan bizi? Biz insan değil miyiz?
 - EN ÖNEMLİSİ : İZOMETRİK KAMERA YOK!!1!bir!! Bana biri bunu açıklasın lütfen. Oyun çıkmadan aylar öncesinden bilgisayar oyuncuları bağırdı çağırdı, izometrik kamere olsun diye. Dragon Age 1'de vardı çünkü. Ama bu oyunda, yok. Ben büyücümü kapının arkasındaki bir yere götürmek istiyorsam, illa o büyücünün kamerasından oraya ulaşabilecek bir kamera açısına sahip olup ona tıklamam lazım. E ama çoğu zaman öyle olmuyor. Alıyoruım büyücüyü ilk başka noktaya, sonra da götürmek istediğim noktaya götürüyorum. Çok mu zordu lan. Çok mu! Değildir ha, tembelliklerinden koymamışlardır. Çok iyi moral veriyorsun sen? Öyleyimdir vesselam.
 - En önemli ikinci  sorun da : oyunu normal zorluk seviyesinde oynayınca hack'n slash'a dönüyor. Diablo gibi mübarek. Ne taktik kullanmaya gerek var, ne skill kullanımına. Bas babam bas... 

  Böyle işte. İki listeye de daha bir çoğu (birleşik mi yazılıyor bilmiyorum) eklenebilir. Ama ne olursa olsun bu oyun 90 lira etmez. Konsollar için yapılmış olduğu aşikar , bilgisayarlar için kaybedilmiş bir oyun. Yazık. Ama tüm dergiler bu oyuna 80 - 90 üzeri puan verecekler. Money talks.

 NEED FOR SPEED : SHIFT 2
 Yakın zamana kadar son nefesini vermek üzere olan NFS serisini şaha kaldıran oyunun ikincisi. Çok da iyi, çok da güzel olmuş. Eski oyundaki pek çok şey hala varlığını sürdüyor,  üstüne de ufak ufak şeyler eklenmiş. Grafikler bana kalırsa muazzam. Ama o sürüş hissi yok mu , o sürüş hissi. Klavye ile oynayacak kadar ezik olsam bile , o kokpit kamerası bitiyor beni azizim! Sürücünün, arabanın ivmesine, dönmesine , emmesine gömmesine (?!) göre yerinden oynaması, sarsılması takdire şayan. Tabi siz de o sürücünün gözünden bakıyorsunuz dünyaya, yoksa ne anlamı kalırdı ehuah
  İyi oyun bu oyun. Sen ne güzel özet inceleme yazıyorsun öyle? Evet çok iyi özet inceleme yazarım ben. Bu konuda yıllardır çalışıyorum. Ne diyim ki sana? NE?! Asıl ben sana ne diyeyim yahu, gelmişsin benim yazımda cirit atıyorsun. Kimsin oğlum sen? Kimsin lan? Sen kimsin asıl? İlk ben sordum! Sayılmaz. Sayarlar. Cevaplamıyorum. Sen bilirsin. Beyim bilir. ?!

  Başka oyunlar da var aslında an itibari ile odaklandığım, ama bazı istilacılar yüzünden yazımı yarıda kesiyorum. HAHAHA bana mı dedi bu?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder