5 Ocak 2013 Cumartesi

A AII

  Halk sağlığı mı? Nasıl mı? Durun da anlatayım nasıl olduğunu...
  Öncelikle duyduklarımız itibariyle, Halk Sağlığı stajı (bundan sonra HS diyeceğim) kitap okumak, kafa dinlemek, ülkemize yeni değerler katmak adına üretmek ve dinlenmek adına oldukça güzel bir bölümdü. Derste laptop'unu getirip oyun bitiren insanları duyduk. Tabi ki tüm bunların sağlanmasında en etkili faktör, derslerin amfide olmasıydı... "DI" diyorum, çünkü dersler amfide olmadı geçen haftalar boyunca... İyisi mi ben HS'nin eksilerini şöyle bir düze... dizeyim.
  1-) Öncelikle staj, amfide değil,  depodan çevrilme bir derslikteydi. Derslik kelimesi de ne kadar saçma Allah aşkına. Çişimi yaptığım yere çişlik demiyorum ki ben, neden buna derslik diyorum. Bilinmez. Kendi psikolojik çözümlememi sonraki yazılara saklıyorum ve HS'nın mekanı konusuna bir ceylan edası ile sekerek geri dönüyorum. "Derslik"teki havalandırma boruları da bize burada eşlik ediyor...
  2-) "Tavanına projeksiyon çakılan her odada ders işlenebilir" zihniyetinin gerçek hayattaki akislerini görüyoruz bu sınıfta. Üstelik yansıtılan duvardan 2 metre uzağa konulmuş... Monitör açsak daha büyük ekran olacak sanki (abartıya gel).
  3-) Derslik'e girişmeye devam. Lanet olsun bize o mini-masalı sandalyeleri reva gören zihniyete. Yahu anladık, öğrenciyiz. Ama bizim popomuz da değerli, bizimki de popo. Var mı benim popoma itiraz edebilecek olan? Yok tabi. Hiç insan başkasını poposunu inkar eder mi? E popo varsa, popo iskemisi de olur. Popomun tası attı yine (gülsene yahu, bence çok komikti)
  4-) Bu derslikte uyunmuyor. Daha önce herhangi bir derste "uyuyamadığım" için yakınmamıştım. Öyle bir ihtiyaç hissetmemiş olmam bir yana, istediğim zaman uyumak özgürlüğüm elimden alındığı için çok üzgün ve kızgın kaldım HS'a bir ay boyunca. Eskide amfide , aç 3 tane amfi sandalyesini yanyana, yat uyu. Artık ondan sonra Kleopatra'nın Caesar'ı mı olursuuuun, yoksa sevdiğinin kucağında mı, orası hayalgücüne kalmış...
  4B-) Uyunmuyor itirazlarına hak veriyorum. Ben uyuyamıyordum, ama sevgili (ve popolu) öğrenci arkadaşlarım bu işi gayet iyi becerdiler. Önemli olan en arka sırada olmak. Orada kafayı arkadaki -hangi tür bakterileri içerdiğini bilmediğimiz- duvara koyuyorsun, uyuyorsun. Ben yapamadım, yapanları tebrik ettim.
  5-) Kitap okunmuyor. 
  5B-) Gerçi buna da itiraz olabilir. Ben en arkada oturmama rağmen, açıp da kitap okuyamadım. Biraz da hocaya olan utancımdan. Ama pozisyon da uygun değil. Dakikalar boyu boynumu 40 - 45 derece aşağı bükerek kitap okuyamam. Boynumu seviyorum, ona özenle bakıyorum. Ama okuyanlar da vardı işte. Anlayamadım. Bir de iyi empati yapabiliyorum diyordum.
 6-) Ders muhteviyatı o kadar da fena değildi bence. Ama , hocaların ders konularını daha da sıkıcı hale getirmek için türlü hareketleri bende hiç de heyecan uyandırmadı -beklenildiği üzere-. Mesela kimi vardı ki, ders başından sonuna kadar aynı yerde dikiliyordu. Bir adım bile attığı yoktu. Tamam tatlı kadındı filan ama, yani... Kimisi vardı, monitörü, sanki öğrencilerden bir saldırı bekliyorcasına, öğrencilerle arasına almıştı. Sonraki planı neydi acaba saldırı hususunda : "Önce monitörü elime alır kalkan yaparım. Üstüme koşan ilkine fırlatırım. Sonra cebimdeki sustalı ile milleti korkuturken, camdan aşağı, her sabah kontrol ettiğim kancalı ipimle atlarım." Böyle bir şeyler olsa gerek. Gerçi o yaşta zor olur be. Hayır canım, planı yapması değil. Yürütmesi. Onunki de kemik...
  7-) Hocaların bazılarının teknoloji gerisinde kalmasını artık yadırgıyorum. Hayır, bu işin teknoloji ile de alakası yok. Kaç yıllık akademisyensin , kumandadaki POWER tuşunun projeksiyonu açtığını öğrenmen lazım... Ha öğrenemiyorsan, benim gözümde kitap ezberlemiş bir lemursun . Niye lemur? Neden  zürafa değil? Bilmiyorum.
  8-) Bazı derslerin sabah 8'te başlaması. Neredeyse Temel Bilimler binasını biz açacağız. Kepenkleri esnaf "bismillah"ı ile açacakmışım gibi hissediyordum her sabah ne yalan söyleyeyim. Hocalar bile gelmiyor o saatte. Adamın / kadının dersi var, kendisi yok ortada. 
  
  Aklıma daha fazla eski gelmedi. Şimdi artılara geçelim :
  1-) Geziler vardı, onlar güzeldi. Hamidiye Su, Halk Ekmek, İSTOÇ'a gidildi. Güzeldi. Discovery'da gördüğüm tam otomatik tesisleri bir de canlı olacak görmek güzeldi. (Otomaik tesislerin "canlı" olması hususunda daha fazla bilgi için : Terminatör, Yapay Zeka...)
 
  Sanırım başka artısı yok. Pazartesi sınavın var HS. Ondan sonra güle güle sana, güle güle. Özletme kendini lütfen. 
  Başlığı çok gizemli yaptım ha...
 

9 yorum:

  1. Sessiz harfleri attığını kimseye söylemicem böylece bu gizem sonsuza dek yaşayacak...

    YanıtlaSil
  2. OHA YAZIYI SONUNA KADAR OKUYAN BİRİSİ VAR!

    YanıtlaSil
  3. veya sadece sonunu -_-

    YanıtlaSil
  4. Başlığın gizemini çözmek için MALESEF sonuna kadar okumak zorunda kaldım.

    YanıtlaSil
  5. Sanırım "Malesef"i büyük yazmaktaki amacın, insanlara bu kelimenin "maalesef" şeklinde yazılması gerektiğini belirtmek içindi.

    YanıtlaSil
  6. Hmm yanlışımı bularak yeterince tatmin oldun sanırım. Öyleyse yazına şöyle bir baktığımda ilk gözüme çarpan yanlışın mesela, "8'te" olmaz sevgili MeneS "8'de" olur. Böylece ben de tatmin olmuş oldum, sağol.

    YanıtlaSil
  7. Kendi yanlisimi dikkatsizlik olarak gorup, seninkini bilmemezlikten veya umursamamazliktan kaynaklanan bir hata olarak varsayiyor zihnin otomaik olarak. Yanlis tabi =(
    Hatam buyuk tabi. Daha da fazla hata bularak, iletebilirsiniz -ki bir suru var-. Cunku cogu yaziyi ikinci kez kontrol etmiyorjm. Oluruna birakip yaziyorum.

    YanıtlaSil
  8. İyi yapıyosun. Ama ilk cümlede sen diye hitap edip sonradan siz deyince de bir acayip oluyo :)

    YanıtlaSil