Öncelikle belirtmem gereken bir şey var; BU KİTAP KESİNLİKLE OKUNMALI! Her yanından bilim fışkıran, ama 500 sayfa içinde beni kışın sıkılan karınca kadar sıkmayan, harika bir kitap. Sanırım not alarak okuduğum ilk kitap kendisi. Ama öyle, beylik laflar filan değil tabi ehuah. İlgimi çeken ve genel tıp kültürü açısından da faydalı olabilecek bilgiler. Şimdi bir kısmını yazmaya girişeyim bakayım.
- "Geçmişe atfettiğimiz duygular , bazen bir anıyı şimdiki zamanda hatırlamaya yöneliş biçimimizden kaynaklanıyor olabilir." Biz sinirli bir zamanımızda, bir anıyı farklı, aynı anıyı, daha mutlu bir zamanda daha farklı anımsayabiliriz. Ya da daha farklı anımsamak demeyelim de, farklı yönlerini açığa çıkarırız.
- "Görsel imgeler yaratmak, bir olayı hatırlıyor olduğumuza inanmamızı sağlayabilir, bu olay hiç gerçekleşmemiş olsa bile." Korkunç değil mi? Tamam, sakladığımız şeylerin büyük kısmı görsel imgeler halinde. Ama farkında olmadan uyduruyor bile olabiliriz. Kitaptaki Osmanlı Tokadı (copyright) çarpıcılığındaki örnekleri okumadan, burada o tokadı atmam zor olabilir. Ama küçük bir örnek, günümüzde çocok istismarının özellikle Amerika'da çok fazla olduğundan bahsedilir. Kitapta, istismara uğradığını sonradan "hatırlayan" bir çok yetişkinin bahsi geçiyor.
- "GR isimli bir hasta : İtalyan ressam, edebiyatçı, sinema eleştirmeni. Bir sabah uyandığında , sağ kolunu oynatamıyor ve kounşma sorunu var. Talamus hasarlı. Geçmişini hatırlayamıyor. 1 sene sonra kalp pili takılırken içini hoş olmayan bir his kaplar , aynı hissi 25 yıl önce fıtık ameliyatında yaşadığını hatırlar ve tüm hafızası bir sel gibi "akarak" geri gelir." Kes-in-lik-le çok etkileyici!
- Arada sanırım çok önemli bir şeyler yazmışım ama yazdığımı okuyamıyorum lan şimdi ühühü.
- (Bundan sonraki kısım "ANI İNŞA ETMEK" adlı bölümden). "Neisser anların tamamını değil, onu inşa etmemizi sağlayan altyapıyı sakladığımızı söyler. Paleontoloğun bir kaç kemikten dinozoru oluşturması gibi." Bu hipoteze göre, anılar bir bütün olarak değil de, her bir ayrıntısı farklı olarak beyinde kodlanır. Biz , bu anıyı hatırlamaya çalıştığımızda, beynimiz bu parçaları birleştirerek anıyı tekrar oluşturur. Anıları neden yanlış hatırladığımız ve kalan boşlukları zamanla kendiliğimizden doldurduğumuz (kısaca ; salladığımız) konusuna hoş bir açıklama aslında. Tebrik ettim Neisser'i. Gel buraya , sana MaviYoğurt'un ilk Nobel'ini vereceğim. Benim Nobel diye bir bilim adamım yok ama olsun.
- "Bubbles P: Sayıları aklında tutma konusunda inanılması güç yeteneğe sahip bir kumarbaz." Ama işte, kaç tane sayıyı aklında tuttuğunu bir yazar değil mi insan? Sanki hatırlayacak da, koymamış. Salak... Kendime diyorum bu arada. Daniel abiye değil.
- "Temporal lob iç kısmı hasarında bir dizi basamağı akılda tutmak zor olmaz, ama uzun süreli olaylar zor hatırlanır. Parietal lob hasarında tam tersi." Uzun dönem, kısa dönem hafıza geyiğinin anatomik olarak birazık yerleşimi. Tabi ki sadece bu parçalar yok işin içinde.
- "Dayanıklı bir anı oluşturmak için gelen bilginin bellekte zaten varolan bir bilgiyle anlamlı bir biçimde ilişkilendirilmesi gerekiyor (işleme derinliği deniyor buna)" Bilimsel olarak bilmesek de, hepimiz farkında olmadan yaparız. Sevdiğimiz kişilerin söylediklerini kolay kolay unutmayız ya da sınavlara çalışırken ilgi alanmızla ilgili bağlantılar kurarak ezber yapmaya çalışırız. Ben zamanında bir bakteriyi kamp kuran cüce yapmıştım , öyle söyleyeyim.
- "Minemonist : Teknik kullanarak olağanüstü hatırlama becerisi gösteren kişi (Minemony - Yunan bellek tanrıçası)" "Minemony" adını Google'ladım bir şey çıkmadı ühühü
- Pi sayısının 31,811 basamağıını aklında tutan bir adamdan bahsetmişim ama adamın adı doğru düzgün okunmuyor. Muhtemelen hintli.
- "Sol frontal lobun alt ön kısmı ayrıntılı kodlama ile ilgili" Ayrıntılı kodlama, isminden aşikar olduğu üzere, olayın detaylarıyla kodlanması olayıdır.
- "P300 dalgası, alışılmadık ya da özgün bir olay sonucu , beyindeki elektriksel aktivitede meydana gelen değişik dalga. P300 ne kadar büyük olursa, olay sonradan o kadar net hatırlanabilir."
- "Anılar, olaylar üstüne yaptığımız ayrıntılı değerlendirmeler üstüne kurul cur."
- "Engram : Hatırlama olayının ürünü" Engramlar birleştirilerek anılarda kullanılır.
- "Hatırlama esnasında, ilk kodlamanın gerçekleştirildiği koşullar yenidenanlandırılamazsa hatırlama olmaz." O anı parçaları bir araya gelmezse eğer, hatırlayamayız anıyı, bu kadar basit. Bu yüzden bazı yerlerde geçmişteki anılarımız depreşiverir , birden aklımıza gelir. Engramın "yer" öğesi doldurulur. Geri kalanını da beynimiz halleder.
- "Neil - 14 yaşında - Beyin tümörü tedavisi görüyor. Gündelik hayata, okulda yaptıklarına dair bir şey hatırlamıyor, anlatamıyor ama (burası çok enteresan) yazabiliyor. Ama yazdıklarını da hatırlamıyor. Okulda ise çok başarılı. Daha çok toparlamak için çocuk üstünde yapılan bir deneyi yazayım. Bir kitabın kasedi kendisine dinlettirilerek o kitaptan sınav yapılıyor. Çocuk başarısız. Ama kitap hakkında herhangi bir şey yazması istenince, kitap içinden cümleleri (okuyamamasına rağmen) yazıyor." Hadi bakalım, gel de beynin sırlarını çöz şimdi. Belki de çözülmemiş bir kutu olduğu için bu kadar seviyorum beyinle ilgili her şeyi. Babam çıksa yerim.
- "Nöropsikoloh Morris Moskovich'e göre, Hipokampal ve Frontal loblar farklı hatırlama süreçlerinde rol oynar. Çağrışıma dayalı, zahmetsiz hatırlamada daha çok hipokampüs ve orta temporal lob aktifken. Çaba isteyen, stratejik hatırlamada ise alın korteksi bölgeleri (özellikle sağ taraf) daha aktif rol oynar." Oraya bir "Nöröpsikoloh" yazmışım, onu düzeltmeyeceğim. Bir şiveye sahip oldu. Çoh iyi oldu.
- "Anılar ipucu ve engramın yadsınamaz etkileşimi ile inşa edilir."
- (Bundan sonra ki kısım "ZAMAN VE OTOBİYOGRAFİ ÜSTÜNE" adlı bölümden) "Unutma hızı, zaman geçtikçe yavaşlar." Ne unutuyorsak o ilk hafta içinde unutuyoruz aslında. Geri kalanlar çok yavaş bir eğride beyinden satılığa çıkartılıyor.
- "Wilder Penfield (ismi doğru yazıp yazmadığımı kontrol edemeyecek kadar üşengecim şimdi) 1950'lerde beyin üstünde yaptığı deneylerde, temporal loba sokulmuş bir elektrotun yıllar öncesine ait anıları canlandırdığını görmüş (ki bu da, anıların beyinde depolandığını destekler). Ama Penfield bunların anı olduğunu kanıtlayamamış o zamanlar." Belki verdiği elektrot sahte anıların oluşmasını sağlıyor olabilirdi. Zavallı Penfield, umarım açlıktan ölmemişsindir.
- "Morigold Linton 14 yıl boyunca her gün 2 olayı not eder. 1 yıl sonrasında bu olayları geri çağırmak (hatırlamak) kolayken, zaman geçtikçe ipuçları azalır." Aşağı yukarı 1 yıllık bir sürenin eşik görevi görmesinden bahsetmişim galiba. Daha bir yıl geçmeden unutmuşum eheh
- "Düşünmek bir farkı unutmaktır, soyutlamaktır." İşte burada, neden bahsettiğimi hiç bilmiyorum ehuah
- "Uzun süreli alkolizme bağlı olarak B1 vitamini eksikliğine bağlı olarak temporal lob etkilenir (korsakoff sendromu)" Bunun da hafızayı etkileyeceği aşikar zaten.
- "Prosopagnozi : Yüz tanıma konusundaki sorun.
- "Parietal lobları hasarlı insanlar, aşina oldukları mekansal düzenlemeleri unuturlar."
- "Anılar tek bir engramdan oluşmazlar. 3 aşamadan da engramlar bu anıyı hatırlamada etkili olur. Bir yapboz gibi." Hayvan MeneS! İnsan bir yazar o 3 aşamanın da neler olduğunu.
- "Bilişsel Psikolog Craig Barclay'in yaptığı deney : Üniversite öğrencilerine günlük işlerini kaydetmeleri için bir defter veriyor. Onlara o defterleri 1 yıl, 2 yıl sonra gösterdiğinde, aradaki bazı cümleler değişse bile (genel anı aynı kaldığı için) öğrenciler bu anıları kendilerinin yazdığını söylerler." Buradan çıkartılabilecek tek sonuç vardır : Bilimadamlarına güvenmeyiniz.
- (Bundan sonraki kısım "ANILARIN ÇARPITILMASI" bölümünden.) "John Demjanjuk : Treblinka toplama kampında Yahudilere eziyet eden korkunç Ivan olarak tespit edilmiş ve İsrail'de 8 yıl hapis yatmış. Wagennar adlı bir bilim adamı sorgulamaya yönelik ciddi eksiklikler tespit etmiş, özellikle kimlik teşhisindeki sorularır fazlasıyla yönlendirici bulmuş. John'un Ivan olmadığını savunan tanıkların görüşler göz ardı edilmiş." Yönlendirme ve sallama anı üretilmesi üstüne çok ciddi bir vaka. Kendi anılarımızın da bu şekilde çarpıtılabildiğini ve çarpıtılabileceğini bilmek çok moral bozucu.
- "Frederre Bilmemne : İnsanlara "Hayaletlerin Savaşı" adlı bir Kızılderili efsanesi dinletmiş. Onlardan bu hikayeleri defalarca anlatmasını istemiştir. Hikayeler her seferinde biraz- bazen de çok- değişmiştir." Her anlatış, anıyı yeniden inşa etmek demektir. Her inşa edişte , her parçalar tamamen hatırlanmayabilir ve beyin hatırlanmayan parçanın üstüne başka bir şey koyar. Bu da gittikçe değişen bir anıyı ortaya çıkarır. Aman dikkat edin derim.
- "Sözlü ifadeler, zihnimizde sadece düşünce ile yer edinmiş olanların yerine geçebilir." Bu çok çok önemli. "Sen bunu yaptın" ifadesi, "Ben onu yapmadım" düşüncesini yerine geçebiliyor. Hatta kanlı canlı bir çok anımız bile oluşabiliyor bu şekilde.
- "Profesyonel literatürde (hipnozda) kolay hipnotize edilebilir kişiler olarak adlandırılan kesim, yönlendirilirlerse hayali anılar yaratma eğilimindedirler."
- "Joseph Spaziano - 1973te bir hemşireyi öldürmek suçundan ölüme mahkum edilir. Polisin elindeki tek kanıt, hipnoz seansından sonra ona cesedi gösterdiğini "gören" Anthony Dilisio'nun ifadesi. Dilisio, şimdi o çöplüğe gitmediğini ve cesedi hiç görmediğini söylüyor. Spaziano, Dilisio'nun anısını reddinden önce, hipnozun güvenilir bir yol olmadığına karar verilerek serbest bırakılıyor.
- "Yanlış bir ifade sürekli olarak tekrarlanırsa doğru kabul edilir. Yanlış bir anı da, devamlı olarak hatırlanır ya da anlatılırsa doğru kabul edilebilir. Sorgulamalarda görgü tanıkları bir olayı defalarca anlattıkları için, hatırladıkları şey yanlış bile olsa, anlattıklarının tamamen arkasında dururlar."
- "Bir anı tabi ki tekrar edilerek sağlamlaştırılır. Ama her zaman için aradalardaki boşlukların doldurulurken yanlış dolması ihtimali vardır." Biliyorum bu bölüm biraz göz korkutucu. Düşününce, bir çok anından şüphe etmek zorunda kalıyorsun. Ama hiçbir zaman da hatırladığın şeyin yanlış olduğunu düşünmez insan. "Aaaa evet bunu kesin yanlış hatırlıyorum" demez kimse. Hatta karşısındaki ise küçük çapta tartışmaya girer "Sen yanlış hatırlıyorsun, doğrusu şudur!" İşin mekanizmasını bilince dışarıdan izlemesi daha da keyifli oluyor benden söylemesi.
- "Anılara dair sorulan yönlendirici sorular, onları etkin bir biçimde yok edebilir." Bu da korkutucu. Arkadaşlarınızın üstünde deneyebilirsiniz bunları okuyanlar.
- "Belleği hayal gücünden ayırma gücü, kaynak bilginin anımsanmasına bağlıdır." Bir haberi kimden aldığımızı hatırlarsak, onu uydurmadığımızdan neredeyse emin olabiliriz. Mesela gazetede haber okumak, mesela yan tuvalette seslice gazete okuyan birilerinin bulunması.
- "İNSANLAR, YENİ BİLGİYE -DOĞRU YA DA YANLIŞ OLSUN- İNANMA EĞİLİMİNDEDİRLER:" Büyük harflerle yazarak kendim gibi IQ seviyesi düşük insanların dikkatini çektim. Konu hakkındaki bilgimiz kısıtlıysa hele, bu öğrendiğimiz "yeni" bilginin aksini kabul etmemiz çok çok uzun zaman alabilir. İnsanlar, ayrıca ilk duyduklarının doğru olduğuna da inanma eğilimindedirler. Belirteyim.
- "Konfobulasyon : Olmamış, bazen de olması mümkün olmayan sahte anılar. Çağrışıma dayalı hatırlama konfobulasyon üreten hastalarda faaldir." Hipokampüs zırt pırt anı üretiyor.
Bugünlük bu kadar. Daha baya bir madde var yazılacak ama, özellikle son kısımdan sonra insanın bir nefes alması ve kendi beynine olan güveninin yerine gelmesi için kendine biraz zaman vermesi lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder