Daha önce de değinmiştim ama şimdi daha detaylı değinmek istiyorum bir konuya : Ölüm. Ne kadar soğuk değil mi? Biz sıcacık bir kaloriferken, buz külçesi kadar soğuk hem de. Ölüm mü? Ben ölmeyeceğim ki. eheh. "NAH" demiş , 1400 yıl önce gelen bir haberci. Tabi ki onun kullandığı dil çok daha yumuşak ve hoşgörü eksenindeydi, ama olsun.
Hayatımıza bir bakalım : Sabahkalkişeyadaokulagit.Amanunutmayıkanmayı,kahvaltıdayaphemen,hop.Atlaotobüse(inşallahkaçmamıştır).Oooo.Ordakikızgüzelmişhemenbirazkesiverkızı,kendiahlakınıalçaltarak.Hop,atlaotobüsten.Hocanyadamüdürüngelmişmidiracaba?Bilmiyorsunki.Oturmasayaderrsdersdersdersyadaişişişişiş.İş,okulbitti.Koşturkoştur.Aaaayineakşamolmuş.Vaybeneara.
Arada bir de sosyal aktivite geyiği ekliyorsun işte oraya buraya, onunla konuş, bununla konuş, dışarı çık bilmemne. Günlük koşuşturmadan başka ne var hayatta? Bir de yemekhane yemeği dışında? (Tamam , ikinci cümle benim için geçerliydi). Yok başka bir şey. Oysa ki her saniye ölüyoruz , ne diyorsun sen? Planlarımız var hep sonrasına ait. Duygularımız var, kimseye söylemeyip ertelediklerimiz.
Ölümü televziyonda görüyoruz. Monitörün öteki tarafında küçük insanlar var sanki, her gün bir kısmı ölüp ölüp duruyor. "Biz ölmeyeceğiz zaten değil mi?" Tabi ki ölmeyeceğiz canım olur mu hiç! Bizim kazıklarımız var dünyaya çakılmış olan. Diğer murdar insanların yok, onlar çatır çatır ölüyor.
Ölüm, bireysel hayatımızdan çıkmış ve zihnimizi terketmiş durumda. Şimdi hep beraber el ele tutuşup ölümü hatırlayıp, hayatımızı renklendirelim. Yanında elini tutacağı kimse olmayanlar, iki elini birleştirsin. Hayatın canlılığını, ama içi boş insanların insanmış gibiymişçesine yaptıkları rolleri değil, gerçek duyguları hatırlayalım. Bir yanda ölüm oldukça, hayatın en sıkıcı kısımları bile oldukça renkli geliyor.
Hem, ölümden korkmaya da gerek yok değil mi? Goethe'nin dediği gibi, "Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum."
Ölüm sanıldığı kadar soğuk bir şey değildir zaten, aksine şu yaşadığımız hayat ne kadar çekilmez ne kadar gereksiz geliyor bazen insana. İsteyip de yapamadığımız, elde edemediğimiz bir sürü şey var ve biz hala korkuyoruz. Korkmakta da haklıyız aslında, bize 'emredilenleri' tam olarak yerine getiremedğiğimiz için. Ama insan beş dakika cenneti düşününce şu dünyadan çabucak kurtulmak istiyor.(Biraz kendi adıma konuşmuş oldum)
YanıtlaSilBenim de bakış açım ona yakın aslında. Ama , yine de kim erken ölmek ister ki? Ya da kim, "tamam! Şimdi ölebilirim. İnancımın gereklerini yerine getirdim" diyebilir. Sonuçta, önümüze attığımız iki taştan, bize yakın olanı ecelimiz, bizden uzak olan emelimiz.
YanıtlaSilYalnız bunlar inanan insanlar için geçerli. Eğer ateist ise birisi, ölümden sonraki yokluğa inanıyor demektir. Ölüm daha da soğuk yapar sanki herşeyi? (Thoughts of a Dying Atheist - Muse). Bu yazıyı okuyan bir ateist varsa, düşüncelerini bilmek isterim. (Belki aylar sonra, birileri bu yazının, bu yorumunu okuduğunda anca =)